İstanbul
Orta şiddetli yağmur
8°
Ara

DERİN DONDURUCUDAKİ MÜLTECİ

YAYINLAMA:

Danimarka’da üç mültecinin cesetleri derin dondurucuda bulunmuş. İnsanın kanını donduran bir haber… Cinayet kısmını bir tarafa bırakacak olursak ölümün soğuk yüzü dediğimiz şeyi tam anlamıyla anlatıyor. Kendi topraklarından mahrum kalan kişilerin, cenneti ararken hayatlarını kaybetmesi ve ölümden sonra da toprağa hasret kalmaları…

Makarayı biraz geriye saralım. Hatta insanlığın başlangıcına… Habil ve Kabil’in mücadeleleri ve Kabil’in dünyanın ilk katili olmasına çevirelim zihinlerimizi. Aynı zamanda Habil dünyanın ilk cesedi olmuştu. Kabil onu nasıl defnedeceğini bilememiş ve bir kargadan ilham almıştı. Karganın cesedi örtmesi ona ölüye nasıl davranacağını göstermişti.

Günümüzde bambaşka örneklerle bunu anlatmak mümkün: Trapped ismindeki bir İzlanda dizisinde, sahile vuran parçalanmış bir ceset etrafında bir köy mercek altına alınır. Köy bir cinayeti görmemiştir daha önce. Bir morg da yoktur maktulü adli tıp işlemleri yapılana kadar saklayacak. Akıllara gelen tek yer balıklar için tasarlanmış bir soğuk hava deposudur. Habil ve Kabil’den bin yıllarca sonra bir cesede nasıl davranması gerektiğini unutmuştur insan.

Şimdi cesetler var. Ölüm şekilleri değişik ve burada zikretmek mideleri alt üst etmekten başka şeye yaramaz. Zaten amacımız da bu değil.

Topraktan yaratılan insanın toprağa doğru yolculuğu kolay değil. Derin dondurucu bunun en çarpıcı biçimlerinden biri. Geçen yüz yılın başında icat edildi buzdolabı. Derin dondurucu ise ondan daha sonra. Dünyada her şeyin bollaşması sonucunda buzdolaplarına olan ihtiyaç arttı. Mısır’ın hapisteki Cumhurbaşkanı Mursi buzdolabında senelerdir sadece suyun olduğunu söylemesi dünyaya bakışını gösteriyordu mesela. Buzdolaplarında fazla yemekler, derin dondurucuda uzun süre dayanacak hazır yiyecekler derken bir buzdolabı çağının içinde yaşıyoruz.

Buzdolabı sadece yiyecek içeceklerle sınırlı değil. Birçok sorun da buzdolabına atılıyor. Mesela Balkanlardaki ihtilaflar kocaman bir derin dondurucuda çözüleceği günü bekliyor. Dünya kocaman bir derin dondurucu. Meseleleri çözmek yerine içine atıyoruz, ihtiyacımızdan fazlasını yine o kocaman derin donduruculara atıyoruz. Kurban Bayramlarında artan derin dondurucu satışlarını hatırlayalım. Oralarda biriktirdiğimiz şeyler kurban etlerinden çok korkularımız.

Danimarka’da bir derin dondurucunun içine saklanan insan cesetleri de aynı şekilde insanlığın kurban ettiği insanların cesetleri. Akdeniz’in derinlikleri kocaman bir derin dondurucu, Srebrenica’daki mezarlar toprağın içindeki derin dondurucular.

Sonra kendimize dönüp bakıyoruz, derin bir dondurucunun içine yerleştirdiğimiz duygularımız. Asla oradan çıkarmayı da düşünmüyoruz. Gömmek ya da buzdolabında saklamak… Her iki durumda da bir cinayeti örtmek mümkün değil. Habil’le Kabil’den bu yana, teknoloji çok gelişti. Artık ölümleri saklamak için kargayı model alıp toprağa gömmek yerine gelişmiş teknoloji ile derin dondurucularda saklıyoruz. Belki de hepimiz aynı derin dondurucunun içindeyiz. Belki de öldük ve cesedimizin kokmaması için derin dondurucudan çıkmaya cesaret edemiyoruz.

Derin dondurucular bizim aynamız. İçerisindekiler de istiflenmiş yiyecekler değil toprağa kavuşmayı bekleyen cesetlerimiz ruhlarımız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *