İstanbul
Orta şiddetli yağmur
8°
Ara

DUVARLARIN SESİ

YAYINLAMA:

Duvarlar, tüm seslerimizi sessizliğe dönüştüren, onu bloke eden engeller olarak görülebilir. Diğer taraftan tüm sessizliklerimizi bambaşka bir sese dönüştüren fevkalade bir tuval de olabilir. Aklınıza Berlin Duvarı geldiyse yaşınız ilerlemiş demektir. Pink Floyd’un şarkısı geldiyse şanslısınız. Duvar deyince Çin Seddi de gelebilir akınıza, Hadrian Duvarı da... Hepsi duvardır. Yani iletimi kontrol altına alan araçlar. Duvarla konuşulur mu? O da mümkün, en azından zahiren. Ağlama Duvarı önünde mırıldanan dindar Yahudileri gözünüzün önüne getirin.

Ama ben Burhan Doğançay’dan söz etmek istiyorum. Ondan ve duvarları duvarlara taşıyan görme biçiminden.

Burhan Doğançay’ın eserleri Yıldız Holding’in seminer salonunda sergileniyor. Sanatla iş dünyasının hikayesi birçok yerde kesişiyor, bu nedenle size sadece bir sergiden haber vermek istemiyorum. Çerçevelerin içindeki çerçevenin içindeki çerçevenin çerçeveden başlayarak anlatmaya çalışacağım. Bu sayede belki de modern sanatın geldiği nokta gündelik sorunlarımıza merhem olur. Belki. Belki ve sadece bir nebze.

Burhan Doğançay, serginin yer aldığı binada duvarlara asılan resimlerinde duvarların hikayesini anlatıyor. Pek çok eseri duvarlardan kesitler sunuyor. Bu duvarlarda hayatın tüm renkleri ve karmaşası kendine yer buluyor. Herkes bunu yapabilir dedirten işlerin altındaki detaylar bambaşka perspektiflerden süzülmüş hikayeleri anlatıyor.

Mao’nun ifadesiyle tüm gericiler kağıttan kaplandır. Bunu bir Mao resminin üzerinde görüyoruz. Yıldız Holding’in içinde. Ama o da nesi, Mao’nun resmi tam da bu ibarenin üzerinde yırtılmış duruyor. Mao’nun ifadesinin muhatabı Amerikan emperyalizmi ancak şu anda Amerika’nın üretim üssü olan Çin’de bu söz uzay boşluğunda geziyor gibi görünüyor. Zamanla imtihan olunca kelimeler kağıttan duvarlara dönüşebiliyor.

Sonra başka duvarlar, başka resimler, başka kesitler. Burhan Doğançay’ın hayata açtığı parantezler. Duvar üzerine düşündüğü, aktardığı düşünceler. Konik kıvrımlar ve sanatın faniliği üzerine uzun yaşayacak düşünceler. Murat Ülker’in onun hakkında söylediği sözlerin arkasında eserleriyle yer almaya devam ediyor. Beyaz, bembeyaz duvarlar üzerinde Mavi Senfoni başta olmak üzere Doğançay eserleri bize sokağı hatırlatıyor.

Sonra sosyal medya hakkında konuşuyor Murat Ülker. Şu anda, içinde bulunduğumuz dünyada sosyal medyanın gücünü duvarlarda yeşeren düşüncelerle özdeşleştiriyor. Burhan Doğançay yaşasaydı sanatını bir şekilde sosyal medyaya dayandırırdı diye ekliyor.

Sergiden çıkınca, dünya kocaman bir duvar haline gelmeye başlıyor. Herkesin üzerine kocaman harflerle yazılar karaladığı, diğerlerinin afişlerini yırttığı, üzerine çentik attığı kaotik duvar.

Biraz geri çekilerek zamanın ruhuna ses vermeye çalışmak gerekiyor. Duvara yazı yazmayı bırakıp bakmak gerekiyor. Diğer seslere kulak vermek gerekiyor. Diğer afişleri tamamen yok etmeden de kendimize yer açmanın mümkün olabileceğini idrak etmemiz gerekiyor. Sonra başka duvarlar bulmak, oralarda mesajları iletmek... Doğançay bize eserleriyle dünyada bulduğu bir özgürlük alanını fısıldıyor: Duvarlar.

Duvarların dili olsa da konuşsa deriz. Belki duvarların bir dili var ve çok şey anlatıyor. Sessizliği tercih etsek, dinlesek, neler anlatacak kim bilir? Diyeceksiniz ki buradan ne sonuç çıkaralım? Sonuç yok. Duvarlar cevap değil sorudur çünkü...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *