ŞEKER VAR MI ŞEKER?
Mısır’da şeker sıkıntısı yaşanıyor. Bildiğimiz çaya konulan şeker. Nedeni ise iyi gitmeyen ekonomi. Dünya genelinde bir şeker kıtlığı yaşanmıyorken, askeri yönetim altındaki Mısır’da temel ihtiyaç maddelerinden şekerin bulunamıyor olması neresinden bakarsak bakalım hoş olmayan bir durum. Ağzının tadını kaçırır şeker yokluğu. Tabii çaya şeker atmayanlar, “aman bunda ne var ne güzel, şeker dediğin zehirdir” diyebilirler ama Allah kimsenin ağzının tadını bozmasın.
Yahu adam sen Mısır uzmanı mısın, ne anlarsın mı diyorsunuz?
Ne yapalım, Mısır uzmanlarımız başka bölgelere göç ettiler. İş başa düştü.
Mısır bizim için önemli, milli şairimiz Mısır Apartmanı’nda hayata gözlerini yummuştur. Her türlü baharatın olduğu Mısır Çarşısı ise gerek tatları gerek görüntüsü ile Eminönü’ne gelenleri mest eder. Spice Bazaar der yabancılar Mısır Çarşısı’na, yani Baharat Pazarı. Ama bizim Mısır’la olan ilişkimiz derindir. Mesela Hıdiv Kasrı vardır Beykoz sırtlarında. Karşıda Bebek’te ise Mısır Başkonsolosluğu olarak kullanılan bir yalı. İstanbul’un en güzel binaları arasındadır her ikisi de. Bunu şundan söylüyorum, yok efendim Osmanlı Mısır’ı sömürmüş şunu yapmış bunu yapmış diyenlerin hangisinin ülkesinde böylesine anlamlı binalarla anılır?
Türkiye’yi Osmanlı’yı diriltmeye çalışmakla suçlayanlar, kolonyal geçmişlerinin izlerini gururla taşımaya devam ediyorlar. İngiliz Milletler Kupası’nda eski sömürgelerin neredeyse hepsi temsil ediliyor. Irak’ta İngiliz sömürge mirası tüm yönetim kademelerinde varlığını sürdürüyor. Hatta Irak yöneticilerinin önemli kısmı aynı zamanda İngiliz vatandaşı. Ama Türkiye Musul’a müdahil olmak istediğinde tarihte yaşananları hatırlamıyor gibi yapıyorlar.
Neyse biz Mısır’a dönelim.
Mısır’la olan ilişkimiz aslında tarih içinde istisnai bir yere sahiptir. Yavuz Sultan Selim, zamanında Suriye ve Mısır üzerine sefere çıkmış. Osmanlı geleneksel olarak Batı’ya doğru seferler yaparken Doğu’da arkasını sağlama almak için bu seferlere bir anlamda mecbur kalmış. Şimdilerde bizim Avrupa Birliği için çalışırken Musul ve Halep’le ilgilenmemiz gibi.
Avrupa Birliği mi kaldı ortada diyecek olursanız, tarihin bazen bizleri şaşırtacak kadar hızlı aktığına şahit olabiliyoruz. Bekleyelim görelim.
Yavuz 1516 yılında Mercidabık’ı 1517 yılında ise Ridaniye Savaşı’nı kazanarak Suriye ve Mısır’ı Osmanlı topraklarına katmış. 500 yıl öncesinden bahsediyoruz.
Kısa zamanda çok önemli işler yapılabilir. Mesela Yavuz Sultan Selim Köprüsü üç yılda tamamlandı. Mesela Suriye ve Mısır’la ortak tarihimiz iki yıl gibi bir süre içinde başlayıverdi.
Kaderin bir cilvesi olarak Yavuz Sultan Selim’in adını taşıyan köprünün açıldığı yıl Mercidabık’ın gerçekleştiği topraklara döndüğümüz yıl oldu. Önümüzdeki yıl da Mısır’da mıyız diye gülerek sorduğunuzu varsayıyorum. Hayır baktığım açı bu değil. Suriye’ye bize ihtiyaç duyulduğu için müdahil olduk ve terör örgütlerinin cirit attığı bu topraklara silahsız giremezdik. Mısır için başka bir şey öneriyorum.
Mısır Çarşısı’nın önünde kocaman bir şeker konvoyu toplasak ve onu Mısır halkına doğrudan iletsek. Ağzınızı tadının kaçmaması bizim için önemlidir desek. Güzel olmaz mı? Maksat ağzımızın tadı yerine gelsin.