ABD = HASTA ADAM!
Tanklarımızın Suriye’ye girdiği ve ABD Başkan Yardımcısı’nın bombalanmış Millet Meclisimizi ziyaret ettiği sırada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde engellilerin kamu kurum ve kuruluşlarına atamaları törenindeydi.
Hiç sevmem uzun cümleleri. Ama bu cümle aklı fikri yetmeyenler için laboratuvar çalışması yapsınlar diye bir “ihsan” cümlesidir. Şimdi bu sütunu doldurmak adına ne yazsam fazlalık. Tanklarımızın Suriye’ye girmesini mi tahlil edelim? Ne gerek var. İşimize gücümüze bakalım. Marketlere fırınlara koşacak halimiz yok. Meydanlara ve cepheye koşmak gerekirse, koşarız. Amerika’dan bidon gelmiş. Gelsin. Meclisi ziyaret edecekmiş. Görsün.
Amerika’yı ve Amerika adına konuşanları eskisi kadar önemseyecek halimiz yok. O artık “hasta adam”dır. Cesametin altı çürük. Dikiş tutmaz. Büyük devlet olmak için gerekli ve yeterli şartları artık taşımıyor.
Sözüne güvenilmez bir insan veya ülke “büyük” olabilir mi? Osmanlı yıkılırken de büyüktü. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu kadar coğrafyaya sahip olmasa da büyüktür. Önemli olan güvenilip güvenilemeyeceğinizdir. Size saygı gösterilip gösterilmediği, kıymet verilip verilmediği… Katarlı bir arkadaşım “15 Temmuz gecesi biz de sizinle beraber sabahladık” derken, halimize mi acıyordu? Hayır! Temsil ettiğimiz misyonu sahipleniyordu sadece. Şimdi ne olabilir? Bize saldırabilirler. Bu daha önce yaşamadığımız bir şey değil. Ölebiliriz. Fakat ölsek de çoğalıyoruz. Cumhuriyet kurulurken Yunanistan ile nüfusumuz aynıydı. Şehirlerimizi uzaktan attığınız füzelerle vurabilirsiniz belki.
Yeniden yaparız. Hatta yeniden yaptıklarımızı eskisinden daha iyi yapmaya başladık epeydir. Ne olabilir? Herkes söylesin! Ne olabilir? Sonsuzluğa iman etmiş bir milletiz. Dünya oyuncaklarına hırsımız yok. Dedim ya işimize gücümüze bakıyoruz. Cumhurbaşkanımız da öyle yapıyor. Engelli vatandaşlarımıza “burası sizin eviniz” diyor. Külliye’yi, Beştepe’yi idrakine, vicdanına, hayaline, irfanına sığdıramayanlar “burası sizin eviniz”i anlayabilirler mi? Oradaki engelliler anlıyor. Ama özürlüler anlamasa da olur.
Hay Allah… Hâlbuki yazımın o uzun ve sıkıcı ilk cümlesini anlamayı herkesin insafına bırakacaktım. Sonra da şu mevzuya dikkat çekecektim: Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan “cemaat”lerin, Fetö rezilliği fırsatıyla kötülenmesi ve örselenmesinin yanlışlığını, tankların önüne koşan kalabalıkların imanında cemaat olmanın katkısını, “su-i misal emsal olmaz” vecizesiyle ihanet potansiyeli olan yapılarla dinine, milletine, tarihine bağlı insanların oluşturduğu toplulukları iyi ayırt etmek gerektiğini vs. Al bi uzun cümle daha… Ama önemli. Siz bu milletin imanıyla oynarsanız… Yani maneviyatıyla… Ama seküler bir bakış açısıyla… Ama İranlı mollaların satın aldığı mealcilerle… “Şehadet” şerbetini nasıl izah edersiniz?