İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

VATANDAŞ MUAMELESİ!

YAYINLAMA:

Bir düdük sesi… Veya olabildiğince sert havası verilmiş bir haykırış… İliştiğiniz ve tavşan gibi tedirgin durduğunuz köşede her an sizi yakalamak üzere yırtabilir sessizliği… Bir yürek kalkığıdır yaşanan… Adına acemilik derler. Askerliğin başlangıcı… Eğitimden dönmüşsünüzdür. Serbest zaman gibi görünür. Fakat yaşıtınız bir onbaşının düdüğü veya bağrışı sizi süründürebilir de, koşturabilir de… Eğer varsa ve içmeye çalışıyorsanız bir sonraki çay yudumundan emin değilsinizdir.

Disiplin?

Gereklilik?

Nasıl tarif ederseniz edin.Bu hissiyat derin kötü izler bırakır. Ve düzenin açıkları vardır. Ya işkenceye alışırsınız, ya da ikinci yudumu huzurla içebilmenin yollarını bulursunuz.Ya tanıdık bir çavuşun koruması…Ya da yerine, ortamına göre başka bir şey…Eğitim sistemimizin iki problemi var. Birincisi eğitim… İkincisi sistem… Sosyal medyada karşılaştığım esprili bir aforizma.Hayata dair temel problemimiz eğitimle başlar, araya askerlik girer, sonra da iş.Eğitimi burada uzatmak istemiyorum. Yıllar önce sorduğum soru hala geçerlidir: Kızınız olsa öğretmene verir misiniz? Babalar damat adayı olarak bu seçeneği es geçmeyi yeğler.Maalesef kutsallık atfeder, hürmet ederiz ama öğretmene para vermeyiz. Çocukken ders versin diye evladımızı teslim ederiz. Ama öğretmenle evlenecek kızımız olmaz.Eğitimle problemimiz, eğitimin problem oluşundan daha hallice değildir.İşte başarılı olsak da olmasak da ittire kaktıra hayatımızı griye boyayan eğitim ve hemen arkasında artık ıslah olmuş gibi görünen bir “askerlik” dağı vardır aşılacak. Bugün yukarıda anlattığım kadar değilse bile, o maceradan geçmiş ve ruhları yaralı insanlar olduğunu sosyolojik olarak bir kenara yazmamız lazım. O ruhları yaralı insanları dinleyin; hepsi askerliklerini ferah feza yapmıştır. Acayip torpillidir. Askerde çok çile çektim diyene rastlayamazsınız. Herkesin yazıcı, posta, kantinci olduğu bir düzendir sanki.

Haydi gelin bir iş yapalım!

İşbu yazıyı kaleme alış sebebim, neredeyse on yıl önce “Haydi gel bir iş yapalım” çağrısına balıklama atlamamdır.İş yapmak, müteşebbislik genlerde olacak.Düzenin bütün kurallarına uyma gayretiyle hareket edip 8-10 ayda battık. Kurduğumuz şirketi kapattık. Bi dünya zarar ettik.Amma velakin vergi dairesinin zulmünden ve tacizlerinden kurtulamadık.

Sıradan bir vatandaş için tankın altına yatmak…Vatan elden gidiyor diye meydanlara fırlamak…Kurşunlara göğüs germek çok kolay…Ama hiçbir şey öğretmeyen problemli eğitim ve problemli sisteminden geçmek…Askerlikle hayatı bölmek…Ve mevzuata uyarak iş yapmak ne kadar zor…Ve ne işkence…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *