GASPIRALI , YÜCELCİLER VE ''YENİ''BİRLİK
Birlik önemlidir. Bir olan güçlü olur. Tefrika giren dağılır. YeniBirlik, gazetemizin ismi. Burada, Birlik’te olmaktan mutluyuz, iftihar ediyoruz. Dilde, Fikirde, İşte Birlik gazetemizim mottosu, sloganı, şiarı, duası. Ne derseniz. Bu söz İsmail Gaspıralı’ya ait. O kim? Kırım’ın Bahçesaray’ından bir aydın. 1883'ten 1918'e kadar yayınladığı Tercüman gazetesiyle görüşlerini ifade ediyor. Ortalığın yangın yeri olduğu zamanlar. Herkes bir çözümle yangını söndürmeye çalışıyor. Gaspıralı’nın bulduğu çözüm Türk milletlerinin bir araya gelmesi. Bu Türkçülüğü diğerlerine düşmanlık olarak okumak yerine bir savunma hattı olarak görmek doğru olur. Gaspıralı, fikirleri bedeninden uzun yaşayan, hatıralarıyla her daim gönüllerde yer eden biri isim. Kırım şimdi Rusya’nın işgali altında. O zamanlardan bu zamana değişen çok az şey var belki ama Gaspıralı’nın ortaya koyduğu fikirler, mücadele azmi tertemiz sürüyor.
Birlik bir bayraktır. Kim taşırsa bayraktarı odur. Nerede taşınırsa mücadele alanı orasıdır. 1940’lara geliyoruz. Yer Makedonya, o zamanki adıyla Yugoslav Krallığı... Üsküp’te Türkler, Türkçe bayrağını düştüğü yerden kaldırmaya niyet eder. Yücelciler der tarih onlara. Bir avuç inanmış adam. O topraklardaki Latin alfabesiyle ilk Türkçe gazetesini Birlik’i çıkarırlar. Akıbetleri hazindir. Kurşuna dizilirler. Ümitleri Türkiye’dir. Lakin o zamanki yönetim şöyle der: Bizim için Edirne’den öte Türk yoktur, tanımayız. Uğruna canlarını verdikleri Türkiye onları tanımazlıktan gelmektedir. En ufak bir küskünlük emaresi mi? Serzeniş mi? Okuduğum kadarıyla yok. Son söz: Türkiye sağ olsun. İşte YeniBirlik denince hem Gaspıralı gelir akla hem de Yücelciler. Yazdığımız her satırda onlara layık olmayı dileriz.
Konu neden buraya geldi diyecek olursanız sadede geleyim. Suriyeli muhacirlere vatandaşlık verilmesi söz konusu. Verilir verilmez, verilmeli verilmemeli ayrı konu ama Türkiye’nin hudutlarını, gönül coğrafyasından sıyırmaya çalışanlar üzüyor. “Elin Suriyelisi” demiyorlar mı, işte o zaman kahroluyor insan. Balkan Savaşı’na gönüllü yazılan Halepli bu vatanın öz evladıdır. Milliyeti ne olursa olsun o zaten bu toprağın çiçeğidir. Daha önce Suriyelileri Türkiye’ye buyur ettiğimizde Suriyeli istemiyoruz diyenlerle, Yücelcilerin kurşuna dizilmesi karşısında kılı kıpırdamayanlar aynı yanlış bakış açısına sahip. Bu topraklar, ensar olmaktan iftihar etmiştir. Elbette meseleleri yerinde çözmek, vatandaşlık vermeden meseleleri vuzuha kavuşturmak da bir yöntem ama bunu “nereden çıktı bu Suriyeliler” bakış açısına indirgersek büyük bir hata yapmış oluruz. Türkiye, bir ülke olduğu kadar bir fikirdir. Türkiye’nin düşmanlarının sesinin çok çıkması kimseyi yanıltmasın. Türkiye’nin seveni de çoktur. Halep de sever, İslamabad da, idama giden Yücelci de sevmeye devam eder, ümitsiz dönemlerdeki Gaspıralı da...
Eksiğimiz, hatamız, kusurumuz olabilir. Ama en azından Yücelciler idama giderken çektiğimiz vicdan azabını bugün Suriyeliler için çekmiyoruz. Birlik... Dilde, fikirde, işte... Dileğimiz birlik bayrağının herkesi gölgesinde huzurla barındıracak kadar yücelikte ve yükseklikte olması.