İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

ALMANYA 'SOYKIRIM' DERKEN BİZİMKİLER NE YAPIYORDU?

YAYINLAMA:

Alman Meclisinde, 1915-1916 yıllarındaki Ermeni tehciriyle ilgili olayları 'soykırım' olarak nitelendiren karar tasarısının neredeyse oybirliği ile kabul edilmesi üzerine Türkiye’deki kamuoyu “Almanya neden böyle yaptı?” şeklinde eleştiriler getirdi. Herkes “Almanya neden böyle davrandı?” diye sorarken ben de “İyi de, Almanya bu kararı göstere göstere alırken, orada yaşayan Türkler ve onların kurdukları sivil toplum örgütleri ne yapıyordu?” diye soruyordum.

Almanya’da 2 milyona yakın (Bir veriye göre 3 milyon) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşıyor. Orada yaşayan Türkler tarafından kurulmuş binlerce dernek ve vakıf var. Ayrıca camilerin çevresinde şekillenmiş gruplar, platformlar ve kuruluşlar var. Türkiye’den baktığımızda Almanya’daki bu yapıları çok güçlü görüyoruz. Alman Meclisinin karar alma sürecinde durumun hiç de öyle olmadığını öğrenmiş olduk.

Sanıyorum Avrupa ülkelerinde Peygamberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile ilgili kötü karikatürlerin kolaylıkla çiziliyor olmasında da, Avrupa’daki Müslüman nüfusun siyasi ve kültürel temsil zafiyetinin kolaylaştırıcı etkisi var. Yoksa dünyanın diğer bölgelerine göre demokratik mekanizmaların ve siyasal katılımın daha işlek olduğu Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığı bu kadar kolay at koşturamıyor olmalıydı.

Avrupa’daki Türk ve Müslüman nüfusla ilgili uzmanlığı olan iki dostumla konuyu istişare ettim. Her ikisi de analizlerinde “Maalesef” kelimesini sıklıkla kullandı. Mesela şu cümleler onlardan birine ait: “Bizim STK’lar çok zayıflar. Kendi iç çekişmelerinden dolayı ilerleyemiyorlar. Güçlü olsalardı Almanya bu kararı alamazdı.” Arkadaşım konuşması esnasında, Avrupa'nın ilk başörtülü milletvekili olarak tarihe geçen Mahinur Özdemir’in başına gelenleri de hatırlattı. Belçika’da CDH Brüksel Milletvekili Mahinur Özdemir, 1915 olaylarını 'soykırım' olarak tanımadığı için 2015 yılında partisinden ihraç edilmişti. Oysa 11 milyonluk Belçika’da 300 bine yakın Türkiyeli yaşıyor. Demek ki Belçika’daki Türklerin kurdukları dernekler de güçlü değillermiş.

Kendisiyle konuştuğum diğer arkadaşıma göre ise 2000’li yıllardan önce durum farklıymış. Şöyle dedi: “1980’lerde, 1990’larda Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızın kurdukları dernekler bugüne nazaran daha güçlüydü. Büyük organizasyonlar yapıyorlardı. Birçok nedenden dolayı sonraki yıllarda zayıfladılar.” Nedenlerini sorduğumda birkaç madde saydı. İkinci ve üçüncü kuşakların dini ve milli aidiyetlerinin azalması, cemaat ve derneklerdeki yönetim kavgaları, iflas eden holdinglerle ortaya çıkan güvensizlik, Avrupa ülkelerindeki ekonomik krizlerle baş gösteren maddi imkânsızlıklar onun saydığı nedenlerdi.

Avrupa’da yaşamadığım için dışarıdan gazel okuyorum gibi kabul edilmezse, ortada ayan beyan duran yetersiz siyasal-sosyal katılım ile eksik kültürel ve dini etkileşim konusunda aklımızı ve kalbimizi yormamız gerektiğini yüksek sesle söylemek istiyorum.

Her ne kadar 1915 olaylarıyla ilgili alınan karardan yola çıkarak bunları söylüyor olsam da, yetersiz siyasal-sosyal katılım ile eksik kültürel ve dini etkileşim Avrupa’da hızla artan mülteci düşmanlığı ve İslam karşıtlığı gibi çok geniş bir alanı da ilgilendiriyor. Üstelik bu sorun, başta Müslümanlar olmak üzere adaletten yana olan herkesin derdi olmalı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *