BELİREN "Şİİ VATANSEVERLİK" EŞLİĞİNDE IRAK'TA SON DURUM
Son yıllarda giderek artan ayrışma sorunları bölünme senaryoları ile yüzleştirdi Irak’ı. Gelin görün ki ilk etapta Şii-Sünni-Arap-Kürt-Türkmen-Hristiyan ve diğer tüm kesimlerin hoşuna giden yeni sınırların hayali şimdi hüsrandan yana bir Irak tablosunu çıkardı karşımıza.
Evdeki hesapları çarşıya uymayan Iraklılar şimdi
“olmadı geriye dönüp birleşelim” demeye başladı. Ve bu dönüş fikri beraberinde
milliyetçiliği de getirdi. Burada enteresan bir notumu da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Herkesten ve her şeyden yana ciddi hayal kırıklığı yaşayan Iraklılar
“Saddam Hüseyin’li Irak günlerini” hasretle yâdediyor şimdilerde. Son birkaç
yıldır sohbetlerde fazlasıyla şahit olduğum “Saddam özlemi” bana göre şu an
beliren “Şii Vatanseverliğin” çıkış noktası. Şii gruplar şimdilerde aynı çatı
altında toplanıp ortak kararlar almaya hazırlanıyor.
İran’ın yarattığı/yaşattığı “kezzap etkisi”
Iraklıları canından bezdirdi ve Irak’a dair tüm
kültürel-insani-siyasi-toplumsal verileri eritip dezenformasyona uğrattı.
Öyle ki aleni veya off the record bir şekilde
İran’la hareket eden Iraklı siyasiler, diplomatlar, bürokratlar, sivil toplum
kuruluşları, basın-medya kuruluşları, yazarlar, yorumcular, silahlı birlikler, iş
insanları dahi yorulduğunu ifade ediyor İran etkisinden.
ABD’nin, Avrupa’nın, Çin’in ve diğer ülkelerin
“kaos maşası İran” coğrafyadaki her adımıyla bu ülkelere hizmet ederken yorulma
ve bunalma durumu Kürtler arasında da giderek artıyor. Kürtler; “kendimiz
dışında tüm ülkelere maddi manevi faydamız dokunuyor. Bu durum artık değişmeli
bu nedenle bir an evvel kendi aramızda birlik ve beraberlik içerisinde yaşamayı
öğrenmeliyiz. PKK ile birlikte içimizdeki dış güçleri de istemiyoruz” diyor. Bu
duygu İran’ın geçtiğimiz günlerde Dizayee Ailesine
yönelik gerçekleştirdiği saldırı sonrasında ciddi anlamda güç kazandı. Babasıyla
birlikte hayatını kaybeden minik Zihina’nın acısı tüm Kürtlerde derin bir
üzüntü yaşatmakla birlikte İran’a karşı büyük bir öfkeyi de su yüzüne çıkardı. Dizayee
Ailesinin Erbil’deki taziyesine katılarak taziye dileklerimi başta annesi ve
kardeşleri olmak üzere tüm aile fertlerine ilettim. Evet herkes bu acı olayın
şokunu yaşıyordu çünkü böyle bir saldırıyı kimse beklemiyordu. Erbil’deki
taziyede gördüğüm şuydu; derin ve sessiz bir üzüntüyle birlikte Kürtlerin
kendisiyle yüzleşmesi vardı…
Yerel seçimler sonrası yılan hikayesine dönen
Kerkük Valisi’nin ve alt kademelerin belirlenmesi de büyük ihtimalle “Şii
Vatanseverlerin” gösterdiği direnci kıramıyor. Türkmenlerin, Sünni Arapların ve
Kürtlerin sunduğu tüm seçenekler Arap Vali direncine takılıyor. Bu süreç büyük
ihtimalle yine bir Arap Vali’yi getirecek Kerkük’e.
Son süreçte yükselen milliyetçilik duygusunun
faydası da olmuş gibi görünüyor. Bilhassa suyun tutulması (barajlar ve suni
göletler), her alanda suyun tasarruflu kullanılması için projeler
geliştirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi, tarımsal/hayvansal üretimi
arttırma faaliyetleri, üretim alanlarının artması, vatandaşın işini
kolaylaştırmak için kurumlarda teknolojik yatırımların artması, alt yapıya önem
verilmesi, cadde ve sokakların temizlenmesi, trafiğin rahatlaması ve kamu
personellerinin daha profesyonel çalışmasında gözle görülür bir iyileşme
yaşanıyor Irak’ta.
Bağdat’ta yükselen milliyetçiliğe karşı halen
etkili olan İran lobisinin Süleymaniye-Erbil hattında Süleymaniye’den yana
durduğunu da unutmamalı elbette. Bağdat’ın Süleymaniye’den yana durarak
Erbil’in önüne bazı yaptırımları koymasının temelinde yatan “Süleymaniye’yi
İran’a bağlama projesi” elbetteki gözlerden kaçmıyor. Tablo böyle ilerlerse ve
Süleymaniye İran’a dahil olursa, İran ve terör karşıtı Erbil Yönetimi de Sünni
Araplara ve Türkmenlere bünyesinde özel yönetim hakkı tanıyarak “ben de
Türkiye’yi seçiyorum” diyebilir mi? Neden olmasın…
İşimiz siyaset bilimi olduğu için mevcuda ve
geleceğe yönelik tüm ihtimalleri objektif bir şekilde masaya koymamız
gerekiyor. Irak’ta şu an; bir yanda Şii Vatanseverler, diğer yanda halâ gücünü
koruyan İran lobisi, öte tarafta bölünme planları/anlaşmaları var. Beliren bu
siyasi tabloya şu ihtimali de eklemek istiyorum; siyasetin, ideolojilerin ve
siyasilerin tüm etkisini-güvenini-inandırıcılığını kaybettiği bu süreçte
beliren “Şii Vatanseverlik” kavramı da yeni bir senaryonun lansmanı olabilir
mi? Yukarıdan bir plan dahilinde empoze edilecek vatanseverlik kodlarına, her
şeyden ve herkesten bunalan Iraklılar saf ve temiz duygularla destek verir mi? Elbette
olabilir ve elbette verir…
Son bir not: Tüm kademeleriyle şimdilik sessiz
sakin evde oturan Sadr Hareketi her an daha güçlü bir şekilde masaya
oturabilir…