Gerçekleştirdiğimiz özel haberde gazetemizin sorularını cevaplayan Abdurrahman Örnek, yaklaşık iki asırdır süregelen çağı yakalama serüveninin milli değerlere entegre etme motivasyonunun bir tezahürü olarak değerlendirilebileceğini, eski eğitim sisteminin kısmen Batı’ya öykünerek dizayn edildiğini fakat maarif modelinin Batı’yı yok saymadan ancak kendi milli ve manevi değerlerimizi önceleyen bir model olduğunu söyledi.
Örnek şunları söyledi:
“Geçmiş dönemlerdeki eğitim müfredatımız, toplumumuzun ana dinamikleri olan milli ve manevi konularda tam olarak kapsayıcı değildi. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan Maarif Modeli ile bu eksiklikler giderilerek daha kaliteli bir eğitim modeli oluşturuldu. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, uzun soluklu bir çalışmanın ürünüdür ve bu süreçte beceri temelli öğretim programlarını geliştirmek amacıyla birçok adım atılmıştır. Bu doğrultudaki somut ilk çalışma, 2014 yılında yapılan Milli Eğitim Kalite Çerçevesidir. Bu çerçevede öğrencilerin sahip olması gereken beceriler tanımlanmıştır. Beceri temelli bir eğitim anlayışı için atılan ikinci somut adım ise Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in Bakanlar Kurulu’nun 2015/8213 sayılı Kararıyla 19 Kasım 2015 tarihli ve 29537 sayılı Resmi Gazete’deyayımlanarak yürürlüğe girmesidir. Bu çerçeve kapsamında tanımlanan 8 anahtar yetkinlik, öğretim programlarına dâhil edilmiştir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dayanan ve 2023 yılında tam zamanlı komisyon çalışmaları ile başlayan program geliştirme sürecinin ilk aşamasını ihtiyaç analizi oluşturmuştur. Bu kapsamda mevcut öğretim programlarına yönelik sorunlar ve ihtiyaçlar tespit edilmiş; bu sorunların nasıl giderilebileceği ve ihtiyaçların nasıl karşılanabileceği üzerine temel sorular sorularak bilimsel, ihtiyaca uygun bir yol haritası oluşturmak amacıyla çeşitli kaynaklardan veriler toplanmıştır. Özetle; uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini bir eğitimci olarak yerinde ve doyurucu buluyorum. Tabi bundan rahatsız olanlar da elbette olacaktır. Herkesi aynı anda mutlu etmek mümkün değildir. Söz konusu modelin uygulanması biraz zaman alabilir. Özellikle bu konuda eğitimcilerin gayreti, inanmışlığı maarif modelinin kendimize özgü bir eğitim sisteminin oluşmasında da etkili olacaktır.”
Uzman ve Başöğretmenlik sınavsız yapılmalı
Uzman ve başöğretmenlik unvanlarının sınava tabi tutularak verilmesini doğru bulmadığını söyleyen Örnek, “Yeni eğitim modeli ile birlikte yürürlüğe giren bir başka konu ise Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik hususudur ki, 2022 yılında yürürlüğe giren yönetmelikle 2022’de 422 bin öğretmen uzman unvanı aldı. Yine aynı yıl 66 bin 679 öğretmen ise başöğretmen unvanı aldı. Artık meslekte 10 yılı tamamlayan öğretmenler uzman, 20 yılı tamamlayanlar ise Başöğretmen unvanı alacak bildiğiniz gibi. İlk yıl itibarı ile sınavsız verilen unvanların bundan sonra sınava tabi tutularak verilmesini doğru bulmuyorum. Bu unvanların yılını tamamlayan öğretmenlerimize sınavsız olarak verilmesi gerekmektedir. (1.2. derecedeki uzman öğretmen 5174 yine 1.2.) derecedeki başöğretmenin maaşına ise 10 bin 348 TL fark yansıyacaktır. Bu vesileyle öğretmenlerimizin maaşlarında iyileştirme söz konusu olacak ve bu da eğitimin kalitesine olumlu anlamda yansıyacaktır” ifadelerini kullandı.
“Sendika çalışmalarımızda nicel güçlükle beraber nitelikli güçlülüğü de önemsiyoruz”
Bulundukları ilçedeki sendika faaliyetleri hakkında bilgi veren Örnek şöyle devam etti:
“Şehitkamil İlçesi’nde, Eğitim-Bir-Sen sendikamıza üye olan 4 bin öğretmen arkadaşımız bulunmaktadır. 390 okulun bulunduğu ilçemizde, sendika üyesi bakımından birinci sıradayız. Ben eğitimciyim ve sendikacılıkta da insan kalitesini çok önemsiyorum. Bu bağlamda, sendikamız üyesi öğretmenlerimizin hak ve hukuklarına sonuna kadar sahip çıkmak sendikamızın olmazsa olmaz en temel ilkesidir. Elbette bu konuda üyelerimizin her zaman yanında oluyoruz ve olacağız. Bununla birlikte, kültürel ve sosyal etkinlikler ve projeler üreterek ‘vizyoner’ bir sendikacılık yapmaya gayret edeceğiz. Belirli günlerde okul ziyaretleri ve okuma programları tesis edeceğiz. Hem sahada hem de özel hayatımızda eğitimi ve kültürel etkinlikleri hayatımızın her anına taşıyarak ‘Eğitici-Öğretici’ yönümüzü sürekli zinde tutmaya özen göstereceğiz. Gerek eğitim gerekse sosyal hayatımıza katkı sunacak seminerler konferanslar vereceğiz. Eğitici kimliğimizin yanında sosyal hayattaki yaşamımıza katkı sunacak faaliyetler düzenleyeceğiz. Şehitkamil Eğitim- Bir- Sen'imizi daha da güçlendireceğiz, gelişerek büyüyeceğiz, değişerek büyüyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ‘Milli ve Manevi’ vurgusu, her alanda olduğu gibi eğitimde de en öncel hassasiyetimizdir. Dolayısıyla, sendikacılığı sadece kurumsal bir hak arama merkezi olarak değerlendirmiyoruz. Bir yandan kurumsal sorumluluğumuzu ifa ederken diğer yandan da üyelerimizin kültürel ve sosyal verimliliğine katkı sunmak olarak değerlendiriyoruz.”
Mülakat tarihe karışmalı
Öğretmen atamalarındaki mülakata değinen Örnek, “Son öğretmen atamalarında mülakatın bir kez daha insani olmadığına şahit olduk” değerlendirmesinde bulundu. Bu nedenle mülakatın kaldırılması gerektiğinin altını çizen Örnek şu ifadelerde bulundu: “Bu yüzden artık mülakatın kaldırılması atamaların tamamen KPSS puan sıralamasına göre yapılması gerekmektedir. Bu çağa mülakat yakışmıyor. Memur -Sen ve Eğitim-Bir-Sen olarak mülakata karşıyız. Bu son öğretmen alımlarında uygulanan haksız mülakat sonuçlarına bakılırsa birçok öğretmen adayımız mağdur olmuştur. Sendikamızın bakanlıktan talebi yeni ek kontenjan açılarak mağdur olan öğretmen adaylarının atamalarının yerleştirmelerinin bir an önce yapılmasıdır. Mülakat hiçbir zaman en iyisinin belirleyicisi olmadı. Mülakat hep hakkın, adaletin ve iyinin celladı oldu. Öğretmen alımında nitelikli olanı seçmede veya öğretmen niteliğini artırma da hiçbir katkısı olmayan ve adalet duygusunu zedeleyen mülakat uygulaması toplum vicdanında hiçbir zaman kabul görmedi.”