Literatürde, değerlere yönelik sadece psikolojik değil sosyolojik soruların da ön plana çıktığı görülmektedir.
Literatürde, değerlere yönelik sadece psikolojik değil sosyolojik soruların da ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlar; “Değerleri sosyologların deyimiyle toplumsal kurumla olarak değerlendirmek olası mıdır?”, “Kurumsal ve bireysel değerlerin alakası nedir?” şeklinde belirtilebilir. Bu ve benzeri sorulara verilen doyurucu cevaplar, soyut kurumları da en az somut bireyler kadar değer sahibi varlıklar şeklinde nitelemenin bilimsel olarak mantıklı olduğunu ve objektif metotlarla bunun ölçülebileceğini varsaymaktadırlar.
TÜSİAD (1991)’ın Türkiye değerler araştırması sonucunda Türk halkının geleneksel, sanayi ya da sanayi ötesi toplum kalıplarına uymadığı ortaya konmuştur. Gelişmekte olan Türkiye’de Osmanlı’da olduğu gibi ordu, aile eve dinin değer sisteminin temel noktaları olduğu bilinmektedir. Fakat bu kurumlarla alakalı olan geleneksel değerlerin artık aşınmakta olduğu, sanayi ve sanatı ötesi toplumların değerleriyle etkileşimin başladığı görülmektedir. Serbest piyasa kavramı değer sistemine dâhil olmakta ancak yine devletin adaletli ve refah verici yönü vurgulanmaktadır.
Her düzeyde sosyal analize müsait olmasından dolayı değer kavramı bütün sosyal bilimler için önemli bir değerdir. Değerler yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda psikolojik kavramlardır. Zira bireysel değerlerin yanı sıra kurumsal, toplumsal, örgütsel ve grup değerlerinden de söz etmek gerekir. Bireysel değerleri kişisel ihtiyaçların toplumsal yansımaları ve karşılama araçları olarak tanımlıyorsak, kurumsal değerlerin de kurumsal amaç ve isteklerin toplumsal yansımaları olduğunu söyleyebiliriz.
Kurumsal ve bireysel değerler bir bütünün iki parçasıdır. Bronowski, Bilim ve İnsanı Değerler temalı makalesinde değerlerin ikililiğini keşfetmiştir. İnsanların özgür insan olma arzuları ve sosyal hayvan olma ihtiyaçları çatıştığında değerlerle ilgili sorun ortaya çıkmaktadır. İnsan, bu iki role birden soyunana dek ne değerler ne de sorun söz konusudur. İki şeyi aynı anda arzuladıkları için değer kavramı zorlaşmaktadır. Bu sebeple toplumsal ve kişisel amaçlar arasında bir paralelliğin doğacağı, dolayısıyla da söylem evreninin, son hedefler dizisine ulaşmanın, kurumsal ve kişisel değerlerin tespiti, tanımlanışı ve ölçümüne çalışılırken gereçler dizisinden ötürü aynı olacağı varsayılmaktadır (Rokeach, 1973: 47-53).
Değerlerin Özellikleri
Değerler, Rokeach’ın da belirttiği üzere kalıcıdır. İstenebilirler ancak tamamen durağan değildirler. Durağan olmaları durumunda kişisel ve sosyal gelişimi imkânsız kılarlardı. Tamamen değişken ve tutarsız oldukları takdirde ise bireylerin kişisel gelişimleri ve toplumun sürekliliği imkânsız olurdu.
· Değerler inançtır. Değerler, neyin arzulanır olduğu fikri ve bu fikre dair duygu ve eylemleri doğuran eğilimleri içerirler.
· Değer, talep edilen ve talep edilenin kavranışına dair bir bilişim-kognisyondur. Kişinin bir değerinin olması, bilişsel olarak doğru davranışları bildiği anlamına gelmektedir.
· Değerler duyusaldır. Kişi değere dair olumlu ya da olumsuz duygular taşır.
· Değerler davranışsaldır zira eyleme geçildiği takdirde bireyi davranışa yönlendirmek gibi bir fonksiyonu vardır.
· Değerler kişisel ve kişilerarası olabilmektedir. Bu ayrımın temeli değerlerin toplumu mu, bireyi mi merkeze koyduğu sorusunun yanıtıdır.
· Değerler tercihtir, tercih edilebilir şeylere dair bir kavramlaştırmadır.
GÜNÜN SÖZÜ : DEĞERLERE SAHİP ÇIKALIM