"Ne ekersen onu biçersiniz" Çocuklarımız da bizim ekinlerimiz gibidir.
.............................
“Ne ekersen onu biçersiniz” Çocuklarımız da bizim ekinlerimiz gibidir. Onların dini bütün, adaletli, ahlaklı ve seciyeli nesiller olarak yetişmesini istiyorsak; en başta Allah, Kur’an ve Peygamber hakkında çocuklarımızın algılarına göre eğitmesini iyi bilmeliyiz. İlim beşikten mezara kadar olduğuna göre, eğitim öğretim de insan hayatının her safhasında kesintisiz olarak yapılacaktır. En başta cehaleti yenmenin şartı da okumak, öğrenmek ve öğrendiklerimizi yaşamaktır.
Eğer aile dâima evde Allah, Peygamber ve Kur’an’dan bahsediyorsa, çocuk mutlaka ki bu kavramların, çok önemli olduğunu anlayacak ve soruşturmaya başlayacaktır. Buradaki en mühim nokta; çocuğu bir büyük adam gibi görmek ve küçücük olmasına rağmen bütün sorulara doğru cevap vermeye çalışmaktır. Onun Allah ile ilgili sorularında negatif yönler bile olsa, onları reddetmeyip, Allah ile ilgili soru sorduğu için onlara müteşekkir kalmalıyız. Çünkü çocuk o yaşta Allah’ı düşünüyor ve tefekkür ediyor demektir. Ama konuşmaktan daha da tesir edeni; mesela beş vakit namaz kılan bir aile, mutlaka çocuğa namaz konusunda tesir eder; Allah Peygamber aşkını devamlı aralarında konuşan bir aile, Allah’a şükretmeyi bilen bir aile, şikâyeti hayatından kaldırmıştır. Yani ahlâk-ı Muhammedî’yi yaşayan bir aile, çocuğuna Muhammedî ahlâkı telkin ediyor demektir. O halde yaşayarak göstermek, konuşarak göstermekten daha iyidir. Bu yüzden çocuklarımızı en net ve doğru bir şekilde korkutmadan, zorlamadan ona o aşkı vererek kendi içinden gelecek şekilde yapmasını sağlamak lazım. Bir çocuğu zorla sabah kaldırıp namaz kıldırmanın, iğne ile doktordan korkutarak, polis ile tehdit ederek istediklerimizi yaptırmanın hiçbir yararı yoktur. Ayrıca bunun içinde çocuğumuza yalan söylemek de vardır. Allah’ın sonsuz verici olduğu ve onu kırmamak gerektiği anlatılırsa çocuk üzerinde çok büyük etkisi olur.
Yahya Kemâl’in bir hikâyesini hatırlıyorum, kendisi anlatıyordu, demiş ki: “Benim annem beni iki sevgi ile büyüttü; Peygamber aşkı ve II. Murad aşkı…” Çünkü Balkanlarda ve orayı da alan II. Murad olduğu için. “… sonra ben Fransa’ya gittim ateist oldum, sol fikirli oldum ve mânevîyattan iyice uzaklaştım. Fakat çocukluğumda benim kafama işlenen o mefhumlar, ne zaman ki Türkiye’ye döndüm; İstanbul’da Haliç Köprüsünün üstüne çıktım, kalbimin içinde bütün gücüyle uyandı. Ve İstanbul aşkımın sebebi, bu iki sevginin kalbimde tekrar aşikâr olması oldu. İstanbul’un hakikatinde bu iki sevgiyi buldum.” Demek ki çocuklukta öğretilen şeyler kâbiliyet varsa eğer ezelinde, mutlaka dönüp dolaşıp, o değerleri uyandıracaktır.
Bir de bunun tam da tersi olabiliyor, mesela öyle bir aile olmuyor ama çocuğun içinde olabiliyor. Bazen camiin bir ezanı, çocuğun kalbinin içinde bir yeri tıklatıyor ve o namaz kılma zevkini hissettiriyor. Ben, öyle ateist bir ailenin çocuğunun beş vakit camiye gitmek için annesine ve babasına yalvardığını biliyorum. Tabii böyle çocuklar da, ailelerini de etkiliyorlar. O bakımdan hani illâ aile onu etkileyecek değil, çocuk da aileyi etkileyebiliyor.
Ayrıca çocuğa haram-helal kavramlarını, kul hakkını ve Allah’ın istemediği bir şeyi yapmamayı öğretmek lâzım. Sadece temiz ve güzel ahlâkın içinde bunlar var ama sadece zevkini değil, yani haram işlememeyi ve bunun yanlış olduğunu, Allah’ın istediği gibi yaşamanın insanı huzur ve mutluluğa götüreceğini devamlı çocuklarımıza anlatmak lâzım. Çocuk belli bir yaşa gelince, maalesef, hangi vitaminlerle besleneceğini, hangi yazlıklarda, ya da hangi okullarda okuyacağının programını daha doğmadan titizlikle yapıyoruz da, ahlâki değerleri verme konusunda çok tembeliz. Bu yüzden de çocuklar maalesef, harika okullarda bile okusalar ahlâksız yetişiyorlar. Onları o zaman dışarıdaki tehlikelerden korumak mümkün değildir. Haram ve helal üzerine çok duruyoruz çünkü bu iki değer hayatın dengesidir. Bunu öğrenen çocuğun hayatında yanlış olmaz. Hep bir denge ve düzen olur. İnsan bütün kötülüklerden helal, haram kavramı ile uzak durur. Aksi halde çok zeki bile olsa Allah korusun bir uyuşturucu müptelası olur çıkar veya âşık olur intihara kalkışır.
Dindar bir nesil yetiştirmek için; önce Allah, Kur’an ve Peygamber gibi değerli kavramlardan başlamak gerekiyor. Çocuklarımız bu imani ve ulvi kavramlarla beslenmesi gerekiyor. Eğitim mutlaka kademe istiyor. Çocuklarımızın anlayabileceği bir lisanla dinimizi öretmeli. Çocuklar öncelikli olarak anne babasını taklid ederek dinimizi öğrenmekle birlikte, büyüdükçe mümeyyiz bir yaşa geldikçe de öğrendiklerini tahkik edecektir ve bu suretle de tahkiki imana sahip olabileceklerdir. Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras dini ve ahlaki terbiyedir. Onların dinine, diyanetine bağlı, milletine, memleketine ve tüm insanlara yönelik yapacağı hizmetlerdir vesselam.