Öğrenmenin de, üzülmenin de, pişmanlıkların da yaşı yok! İnsan, hayatının her hangi bir yerinde "Her söylediğin doğru olsun; ama her doğruyu söyleme" gerçeğiyle karşılaşabiliyor.
Önceliği kadın başarı hikayesine verelim. Volvo Car Türkiye bünyesinde bugüne kadar önemli başarılara imza atan Pazarlama ve PR Direktörü Ebru Ekşi, Volvo Car Asya Pasifik Pazarlamadan Sorumlu Bölge Direktörü olarak atanmış olması hem onun için; hem de sektörümüz adına önemli bir başarı. Aynı çapta olmasa da yıllar önce yine aynı görevdeki Cana Reutergardh da Volvo Türkiye’den, Volvo merkeze atanan ilk kadın yönetici olmuştu. Ebru Ekşi’nin atanması aslında başlı başına bir başarı hikayesinden oluşuyor. Volvo’nun reklam ajansından Volvo Türkiye’ye uzanan kariyer yolculuğu şimdi Göteburg’da önemli sorumluluklarla devam edecek. Ebru Ekşi’nin bu başarılı kariyer yolculuğuna başladığı neredeyse “ilk günden” itibaren tanıyan biri olarak gönülden kutluyorum. Mesleki duruşu bir tarafa; hayata, insanlara bakış açısını ve dünya görüşünü takdir ettiğim, bu sektörde önem verdiğim bir kaç kişiden biri olduğunu da vurgulamalıyım.
Gelelim ikinci başarı hikayesine. Otomobillere ve otomobil haberciliğine gönülden bağlı Okan Altan ve fotoğrafçı Savaş Yılmaz, Fiat Egea ile dünya turu attılar. Detayları daha önce haber yaptığımız için paylaşmıyorum. Ama Altan’ın bu önemli projeyi yaratması, gerçekleştirmesi otomobil gazeteciliği açısından önemli bir adım. Altan başta olmak üzere iki arkadaşı da gönülden kutluyorum. Tabi bu projeye onay veren arkasında duran marka yöneticilerini de kutlamak gerek. Onların onayı ve desteği olmasa bu iş gerçekleşmezdi. Bu grupta tam olarak kimler var bilemiyorum ama Fiat Marka Direktörü Altan Aytaç’ın emeği çok büyük, onu biliyorum. Aytaç’ı özellikle kutluyorum.
Şimdi bu iki başarı hikayesinin ardında benim de iki özür borcum var. Bunu da sırası gelmişken paylaşayım.
İlk özür borcum Ebru Ekşi’ye. Kariyer yolculuğunda övgüler yağdırdığım Ebru Ekşi’yi bu köşede yazdığım bir yazı ile çok üzdüm biliyorum. Mesleki olarak belki “doğru bildiğimi yazdım” ama öğrendim ki; “ne söylediğin değil nasıl söylediğin önemli”.
İkinci özür borcum da, başta Jeep-Alfa Romeo yöneticileri olmak üzere, özellikle de üst satırlarda kutladığım Altan Aytaç’a. Geçtiğimiz hafta “satış karneleri”ni yazarken Jeep ve Alfa Romeo’nun grafiğini kaleme aldığım üslup tüm markanın emek veren yöneticilerini üzmüş. Kısacası yine “doğru bildiğimi yazarken” söyleme tarzımla bu markalarda çalışan insanları üzmüşüm. Öğrenmenin de, üzülmenin de, pişmanlıkların da yaşı yok! İnsan, hayatının her hangi bir yerinde “Her söylediğin doğru olsun; ama her doğruyu söyleme” gerçeğiyle karşılaşabiliyor. Söylediğine değil de üzdüğüne üzülüyor insan…