Bunca yıllık aradan sonra tekrar Formula 1'in Türkiye'ye gelmesinde İstanbulpark'ın bu işe hazır olması tesadüf değil. Çünkü orası hep "yarın F1 yarışları yapılacakmış gibi" hazırlandı, bakıldı…
Yıllar sonra Formula 1 heyecanı tekrar Türkiye’de… Biletler yarın satışa çıkıyor. Şimdi “bunca insani sorun yaşarken, pandemi sürecindeyken Formula 1 heyecanı da ne” diyebilirsiniz. Ama her şeye rağmen hayat devam ediyor gerçeği de var. Futbol maçları seyircisiz başlarken milyarlarca seyirciye ulaşan F1’in Türkiye’de sınırlı kapasiteyle de olsa seyircili olarak gerçekleşmesi bence çok heyecan verici bir gelişme.
Öncelikle yıllar önce çürümeye terk edilen İstanbulpark’ı büyük bedeller ödeyerek kiralayan ve oranın yaşamasını sağlayan Intercity Yönetim Kurulu başkanı Vural Ak büyük bir teşekkürü hak ediyor. Ne zaman gitsem; oradaki bakım, temizlik, özen ve titizlik dikkatimi çekmiştir. Bunca yıllık aradan sonra tekrar Formula 1’in Türkiye’ye gelmesinde İstanbulpark’ın bu işe hazır olması tesadüf değil. Çünkü orası hep “yarın F1 yarışları yapılacakmış gibi” hazırlandı, bakıldı…Bunu yıl içindeki çeşitli etkinlikler nedeniyle her İstanbulpark’a gidişimde gördüm. En son Otomotiv Gazetecileri Derneği’nin organize ettiği “Türkiye’de Yılın Otomobili-2020” final gecesinde oradaydım. Pandemi nedeniyle tüm iş düzenimiz altüst olsa da İstanbulpark’ın genelde askeri mekanlarda görmeye alışık olduğumuz temizlik, düzen ve disiplinden hiç taviz vermediğine şaşkınlıkla şahit olmuştum.
İşte şimdi bunca yıl sonra kasım ayında bu organizasyon heyecanına tekrar tanıklık edeceğiz. Şu süreçte gerekçe ne olursa olsun, bu organizasyonun ülkemize geri dönmesi önemli. Bunun dönüşün önemsiz olduğunu iddia eden meslektaşlarımız var. Olabilir, bu onların görüşüdür, doğrudur-yanlıştır tartışılır. Kimse kimseyi ikna etmek durumunda değil. “Ben öyle düşünmüyorum” dersin gerekçelerini anlatır geçersin. Ama bu karşıtlık, yazıda Vural Ak’ın adını yazarken adının ve soyadının baş harflerini küçük harflerle yazmayı beraberinde getirmemeli! En azından yazının yazıldığı okurlara saygısızlık, önce ahlak, sonra da imla kurallarına aykırı. Bir de küçük harfle yazılan soyadının apostrof ile ayrılması da zaten art niyeti gösteriyor. Ad ve soyadı küçük harflerle yazmak yazılanın değil yazanın itibarını gösterir. Bunca yıllık “yazar-çizer” hayatımda hiç böylesine bir “ceza” görmediğim için yadırgadım. O yüzden altını çizmek istedim. Kişisel öfkemiz imla kurallarını yok saymamız anlamına gelmiyor diye düşünüyorum. Küçük harflerle yazmak sadece yazanın kendisini küçültür bence…
Intercity’nin PR Ajansı…
Söz hazır Intercity’den açılmışken bu konuda söyleyeceğim bir şey daha var. Geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili olarak İstanbulpark’ta yapılan basın toplantısına davet edilmedim. Bu Intercity’nin “kerameti kendinden menkul” PR Ajansı’nın bana karşı ilk vukuatı da değil. Daha önce de PR işlerini yaptıkları TOGG davetinde benzer bir olay yaşanmış ve TOGG yöneticilerini hayli zor durumda bırakmışlardı. Nedense benim e-mailimi bir türlü öğrenemediler! Ortalama bir zeka ve iş yapma yetisi olan sıradan birisinin yapabileceği bu basit işi nedense ısrarla beceremiyorlar. Ya da becermek istemiyorlar nedense? Bu arada haber bültenleri aynı adrese düzenli olarak geliyor. Sadece basın davetlerinde garip bir şekilde hep bir aksilik çıkıyor. Her şeye rağmen bu kadar ucuz “tesadüfün” art niyetli yapılmadığı düşünmek istiyorum. Kısa sürede yakın aralıklarla yaşadığım bu 2 olayın sadece iş yapış şekillerindeki özensizlik diye yorumlamak istiyorum. Bu da tanıdığım Intercity patronu Vural Ak’ın iş yapış şekline pek uymuyor diye düşünüyorum…