Değişen çevre şartlarına uyum (adaptasyon, intibak) çabası, kalıtsal ve öğrenilmiş davranış yönüyle canlıların en temel ortak özelliklerindendir.
Sokaklar, meydanlar ve mabetler, yüzyıllardır böyle bir bayram sabahına şahit olmamıştı. Şehrin kalbi meydanlar gibi şehrin gönlü mabetler de boş kaldı. Muhabbetle sarılmaya alışan insanlar, birbirlerine mesafeli. Diğer canlılar şehrin tadını çıkarırken insanlar evlerine kapandı. Yoğun iş hayatından evlerine hasret kalanlar, bu defa dışarıdaki hayata hasret kaldı. Kaderin ilahi programında insan, büyük bir uyum süreciyle karşı karşıya.
Pandemi sürecinin, günlük yaşam alışkanlıklarından ekonomiye, eğitimden çalışma hayatına, sağlıktan uluslararası ilişkilere, tabiatla ilişkilerden uluslararası ilişkilere, insanın benlik algısından aile ilişkilerine kadar hayatın bütün alanlarında etkili olacağı anlaşılıyor. Zira hayatımızda normal şartlarda belki de yüzyılda oluşacak değişim ve dönüşümler, hızlandırılmış ve sıkıştırılmış olarak çok daha kısa sürede gerçekleşiyor. İki üç kuşağa yayılacak gelişmeler, bir kuşağa sığarak bir anlamda gelecek yakına gelmekte ve insanın uyum kapasitesi zorlanmaktadır.
Değişen çevre şartlarına uyum (adaptasyon, intibak) çabası, kalıtsal ve öğrenilmiş davranış yönüyle canlıların en temel ortak özelliklerindendir. Canlı, genelde kendi türünün, özelde kendisinin uyum kapasitesiyle değişen çevreye göre canlılığını korumak ve sürdürmek için gereken davranış değişimlerini gerçekleştirir. Böylece uyum için değişir ve gelişerek ayakta kalır. Bilgisayarın masa üstündeki çalışmalarını destekleyen ana işletim programı gibi dünya üstünde gerçekleşen tüm değişimlerin, ilahi bir programın çerçevesinde gerçekleştiğine inanıyoruz.
HAYAT UYUM SÜRECİDİR
Uyum, gelişmiş bir canlı olarak insanın da en önemli özelliklerindendir, öğrenmeyle doğrudan ilişkilidir ve gücünü zihinsel potansiyelimizden alır. Nitekim zekâ, bireyin değişen çevre şartlarına uyum gösterme potansiyelidir.
Sürekli değişen beden ve ruh dünyasından eğitim sürecine, mesleğine, eşine, ailesine, topluma ve yaşamda gerçekleşen tüm değişimlere kadar insanın hayatı, her anıyla farkındalık kazanma ve bir uyum sağlama sürecidir. Bireyin yaşam düzenindeki ani değişimler ve belirsizlikler, bireye bir endişe ve kaygı yüklese de söz konusu değişime uyum mekanizmasını da harekete geçirir. Zira küresel pandemi sürecinde dünya insanının kısa sürede maskeye, kolonyaya, mesafeli yaşamaya, evden çalışmaya, uzaktan eğitime alıştığını gözlüyoruz.
Uyum, beden ve ruh sağlığımız için gerekli olduğundan dolayı alışmak zorundayız. Çünkü yaşadıklarımız, belirli bir ritimde akan hayatımıza verdiğimiz kısa bir aradan ibaret değildir. Yaşama tesir edecek köklü değişimlerle başa çıkmak için uyum kapasitemizi güçlü tutmamız şarttır.
Buradaki temel sorun; söz konusu değişimin içeriği ve hızının; insanın hayata yüklediği anlam, ahlak ve yaşama ideali gibi temel insani değerleri zedelememesidir. Hayatın maddi alanındaki değişime uygun adımlar atılması ve aktif bir çaba içinde olunması gereklidir. Ancak insanı insan yapan mana değerlerinin korunması da bir bu kadar gerekli ve önemlidir. Çünkü son yüzyılda zaten hayatın anlamına yönelik daralan arayışın, pandemi sonrasında daha da daralması, hayatın dedikodusuna yapışmaktan hayatın gerçeğinden daha çok uzaklaşma tehlikesi vardır.
KÜRESEL SALGIN FIRSATI
Küresel salgının, hayatı adeta durdurması, birey ve toplumun, insani değerlerdeki yıkımı gözden geçirmesi belki de kendini yeniden inşa etmesi için müthiş bir fırsattır. Zira bedenleriyle iç içe yaşayan insanların, ruhları alabildiğine uzaklaşmış, kalabalığın içinde birbirini görmeyen, anlamayan ve iletişim kuramayanlar, benliğin dar sokaklarında kaybolanlar çığ gibi artmıştı. Belki de tersi bir tablo ile hayatın bozulan dengesi düzelecek, bedenler uzaklaşacak ama ruhlar yakınlaşacaktır. Çünkü bedenlerin kavuşmaması, gönüllerin kavuşmasına engel değildir. Ve insanın insana olan ihtiyacının maddi tatminlerle sınırlı olmadığını yeniden öğrenmeliyiz.
Mademki gelenek, bugün geçmişten ‘gelene’ ‘ek’ yapmaktır o halde bizi biz yapan temel değerlerden uzaklaşmadan yaşadığımız değişime uyum sağlamak için bu süreçte; düşünerek, öğrenerek, anlayarak ve üreterek gereken hazırlığa kendimizden başlamak şarttır. Olanda hayır aramak, geçmiş yaşantı özlemleriyle bugünü kaçırmamak, yaşanan anları kıymetlendirmek durumundayız.
Psikolojik dengemizi sarsan sürekli şikâyet, umutsuzluk ve vurdumduymazlık gibi davranışların gölgesine girmeden hayatımızdaki yeniliklere uyum için bir ses verme zamanıdır. Birey ve toplum olarak insani değerlerden ödün vermeden; hızlı koşan geyiklerin, kaplanlara yem olmaması gibi, yeni yaşam şartlarına uygun okumalar, öğrenmeler ve davranışlar geliştirmenin zamanıdır.