Tekamül eden veya edecek olan hava aracı, tren, deniz aracı ve kara taşıtları ile ilgili tüm raporları devletin şeffaflık ilkesi gereği kamuoyunun bilmesinden daha yararlı ne olabilir ki?

“Halk, her şeyi bilmeli.”

Georges POLİTZER (1903-1942)

Tarihler 16 Ocak 2020’yi gösterdiğinde İstanbul’da hava koşulları çok olumsuz olduğu için, uçakların iniş ve kalkışlarda bazı gecikmeler olmuş, Sabiha Gökçen Havalimanı'nda Pegasus Havayolları’nın 164 yolcu taşıyan TC-CCK tescilli Boeing 737-800 tipi uçağı pistten çıkmıştı. Hiçbiri yaralanmayan yolcular uçaktan acil tahliye edilmiş, uçuş trafiğine kapatılan havalimanı tekrar açılmıştı. Konu basına yansımış ardından unutulmuş gitmişti.
Kazanın üzerinden tam 1,5 yıl geçtikten sonra, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın tüm kazaları soruşturan Ulaşım Emniyeti İnceleme Merkezi Başkanlığı tarafından hazırlanan "Hava Aracı Kazası Araştırma ve İnceleme Raporu Duyurusu" Resmi Gazete'de yayımlandı.
Bakanlık yaptığı açıklamada söz konusu olayla ilgili olarak, "Hava Aracı Ciddi Olayı Araştırma ve İnceleme Raporu" ilgili kişi ve kuruluşların bilgisine sunulmak üzere hazırlandı.
Konuyla ilgisini kanıtlayan şahıslar ve kurumlar nihai raporu incelemek istedikleri takdirde Bakanlığa başvurabilecek.” diye de ekledi. Kısaca
Ocak 2020'de meydana gelen kazanın raporunu kazayla ilgisi olanların dışında hiçkimse göremeyecek, okuyamayacak. Bu olay ölümlü ve büyük hasarlı bir kaza olmadığından kamuoyunu çok ilgilendirir diyemiyoruz. Bu nedenle de raporun gizli kalmasına kimseler ses çıkarmayabilir.
Aradan 20 gün geçip de takvim 5 Şubat 2020’yı gösterdiğinde, yine Pegasus Havayolları’nın TC-IZK tescilli MSN 37742 seri numaralı Açelya ticari isimli Boeing 737-86J tipi yolcu uçağı İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmek üzere 177 yolcusuyla havalandı.
Nisan 2016’da Pegasus tarafından satın alınan 11 yıllık bu uçak 2193 sefer sayılı uçuşunu sorunsuz yaptı, fakat tam inişe geçtiği anda pistten çıkarak üç parçaya ayrıldı. Kazada, Zehra Bilgi Koçar, Alev Gençoğlu ve Songül Bozkurt hayatını kaybetti. 155 Türk, 4 Amerikalı, 4 Çinli, 3 Iraklı, 2 İsrailli, 2 Kırgız, 1 İsveçli, 1 Suriyeli, 1 Lübnanlı, 1 Kazak, 1 Faslı ve 1 Türkmen olmak üzere 180 kişi değişik şekillerde yaralandı. Kazadan sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. Uçağın yaralanan kaptan pilotu Mahmut Aslan ve Güney Koreli yardımcı pilot Ferdinant Pondaag hakkında "taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan soruşturma açıldı. İki pilotun alkol ve uyuşturucu kullanıp kullanmadığının belirlenmesi için kan örnekleri alındı, cep telefonlarına da el konuldu. Hatta kaptan pilot cezaevine gönderildi. Borsa İstanbul’da Pegasus şirketi hisseleri yüzde 2,85 değer kaybetti.
Şimdi böyle bir kazanın neden, nasıl ve ne şekilde meydana geldiğini kamuoyu merak etmez mi? Sadece vatandaş ve uçak yolcusu olan herkesin bu konuda ne olup bittiğini bilme hakkı yok mu?
Elbette, yakınları ölen veya yaralananlar ilgili resmi makamlar bu gibi raporları okuma hakkına sahiptir. Böylesi merak edilen raporların yarım yamalak ve eksik olarak basına sızdığı da ayrı bir gerçek. Böyle olması yerine, bu raporları ilgili bakan çıkıp açıklasa daha iyi olmaz mı?
Tekamül eden veya edecek olan hava aracı, tren, deniz aracı ve kara taşıtları ile ilgili tüm raporları devletin şeffaflık ilkesi gereği kamuoyunun bilmesinden daha yararlı ne olabilir ki? Havacılık hukuku uzmanı değerli büyüğüm Prof. Dr. Yaşar Öztürk “Hava Hukuku I" adlı kitabının "Havaaracı Kazaları Soruşturmaları" bölümünde şöyle diyor:
“- Kayıtların Açıklanmaması :
Hava aracı kaza veya olayları sonrasında, kaza veya olayla ilgili olarak elde edilen bilgi ve kayıtların açıklanmaması ve korunması konusunda, özellikle havacılık dünyasında kuvvetli bir eğilim vardır. Bilhassa havada emniyetin sağlanması için büyük gayret sarf eden kaza kırımcılar, pilotlar, teknisyenler, hava trafik kontrolörleri kayıt ve bilgilerin açıklanmamasının en kuvvetli savunucularıdır. Bunun en büyük nedeni, diğer bir deyişle bundan güdülen amaç, bilgilere ve kayıtlara eksiksiz ulaşabilmek ve meydana gelen olayın gerçek nedenlerini keşfedebilmek ve müteakip kaza ve felaketlerin oluşumunu önleyebilmektir.”
Bu görüşe katılmakla birlikte, havada, karada, denizde ve demiryollarında meydana gelen kazaların kamuoyuna açıklanması konusunun bakanlıkların uzmanları ve hukukçuları tarafından ele alınmasında ve yasal bir düzenleme yapılmasında, karşı görüştekilerin aksine çok büyük faydalar olacağı kanaatini taşıyorum.
Mutlu yarınlar Türkiye’m.
[email protected]

Çelebi Hava Servisi Tanzanya’ya ulaştı

Balıkesir’in Gönen ilçesinde 1926 yılında doğan ve Astsubay Meslek Okulu mezunu olan Ali Cavit Çelebioğlu, bu okulda hayatının akışını değiştirecek olan havacılık mesleğiyle tanışır ve 1945 yılında pilot olarak Hava Kuvvetleri’ne katılır. Havacılıkta uçuş kadar, yer hizmetlerinin de önemli olduğunun farkına varan Çelebioğlu, ünlü Amerikan havayolu şirketi PanAm’dan ayrılarak, 1 Şubat 1958'de Ankara Esenboğa Havalimanı’nda, bir merdiven beş işçiyle Çelebi Hava Servisi adlı Türkiye’nin ilk yer hizmetleri şirketini kurar. Ali Cavit Çelebioğlu’nun havacılık sektörünün henüz gelişmediği bu yıllarda ileriyi görerek kurduğu şirketin yönetimini 1982’de vefatından sonra çocukları Canan ve Can Çelebioğlu üstlenir.
O yıllardan bu yana oluşturduğu gelenekler, bilgi ve deneyim, yeni teknolojiye ve insana yatırım yapmaya verdiği önem ve yaptığı her işte hem esnek hem de hızlı olması Çelebi Hava Servisi'ni, Türkiye’de sektör lideri, dünya çapında ise tanınan bir şirket yapmıştır.
Çelebi, aslı ve ilk işi olan yer hizmetleri işinden sonra, portföyünü 2003 yılında antrepo operasyonu ve 2005 yılında da terminal binası inşaatı ve yönetimiyle genişletip, 2006 yılında ilk yurtdışı operasyonuna Budapeşte Havalimanı'nda başlamıştır.
Türkiye'de sektör lideri ve Avrupa'nın önde gelen yer hizmetleri şirketlerinden biri olan Çelebi Hava Servisi’nin bir çoğu Türkiye’ye tarifeli sefer yapan yabancı havayolu olmak üzere 250'den fazla müşterisi bulunmaktadır.
2 bini Türkiye’de olmak üzere toplam 10 bine yakın çalışanı ile 3 kıtada, 5 ülkede ve 40'ı aşkın istasyonda faaliyet gösteren, Çelebi Hava Servisi Türkiye’deki 31 istasyon dışında Hindistan’da Yeni Delhi, Bombay, Hyderabad, Kochin, Kannur ve Bangalore Havalimanları’nda, Macaristan’da Budapeşte Havalimanı’nda, Almanya’da Frankfurt Havalimanı’nda faaliyet gösteriyor.
Çelebi Hava Servisi, Avrupa ve Asya’dan sonra yeni bir kıt’a daha keşfederek Afrika’ya da uzandı. 2020 yılının Eylül ayında, Tanzanya'nın başkenti Dar Es Salam’daki Julius Nyerere Havalimanı yer hizmetleri operasyonunu (5+5) on yıl süreyle kazandı. Şirket, bu yılın başında bu havalimanında faaliyete başladı.
Çelebi, tüm bunları yaparken bir yandan da yabancı ortaklıklarla büyümesini sürdürdü. Çelebi Hava Servisi’nin paylarının yüzde 89,91’i ana ortak Çelebi Havacılık Holding A.Ş.’ye ait olup, kalan yüzde 10,09’luk kısım Borsa İstanbul’da işlem görmektedir. Çelebi Hava Servisi’nin ana ortağı Çelebi Havacılık Holding A.Ş.’in paylarının yarısı, 2013 yılında Actera Group ( Actera Gurubun merkezi Jersey Adası olup Türkiye’de 15 şirkette daha hisseleri bulunmaktadır.) tarafından satın alınmış olup mevcut durumda, Actera Group ve Çelebioğlu Ailesi, Çelebi Havacılık Holding’in yönetiminde söz sahibidirler.