Ortadaki bilgi karmaşası içinde yapabileceğimiz şey; şeriatın kurallarına iman ederek ve onlara uyarak, Kur'an ve hadisin taşıdığı hakikatlere doğru yol almaktır. Zaten bunun için de Allah sadece oku dememiş; Rabb'inin adıyla oku demiştir.
Normal eğitim sistemimizde tüme gidim yöntemi kullanılır, yani parçalardan bütüne gidilir. Hâlbuki İslâm'ın genel anlayışında önce Kurân’a iman gereği olduğu için tümdengelim yöntemi vardır. Yani idrak edebilmek için önce İslâmî bilgiyi kabul etmek, doğruluğundan emin olmak gerekir. Kalben emin olduktan sonra beynimizi yorarak akledebilir, inanıp kabul ettiğimiz bilginin hakikatine ermek için öğrendiğimiz şeyleri daha derin inceleyip onları sorgulayabiliriz. Aslında İslâm’da mesele, bilgiyi kabul ettikten sonra onu kendi varlığımızda hâl hâline geçirmektir. Bunun için de o bilgiyi tam olarak hem kalbin hem aklın idrak etmesi gerekir. Bunu gerçekleştirmek için kullanılan yöntem ise, Allah tarafından bize lûtfedilen hadiselerin sorgulanması ve bu sorgulardan dersler çıkarılmasıdır.
İdrak başladığı an bilgi önce kalpte yerleşir, sonra beyinde şekillenir ve yaşantımızla hayat bulur. Bundan sonrasında insanlar artık iman etmiş olurlar. Yani idrak, iman hâline gelir ve aksi ispatlansa bile hiçbir bilgi o kişiyi iman ettiği şeyden geri çeviremez. Böylece kişi, o bilgiden mutmain olmuş demektir. Aynı zamanda bu, nefiste de mutmainneye erişme mertebesidir.
Edindiğimiz bilginin doğru olup olmadığını kontrol için ise en doğru merci Kur'an ve sünnettir. Ortadaki bilgi karmaşası içinde yapabileceğimiz şey; şeriatın kurallarına iman ederek ve onlara uyarak, Kur'an ve hadisin taşıdığı hakikatlere doğru yol almaktır. Zaten bunun için de Allah sadece oku dememiş; Rabb'inin adıyla oku demiştir. Bunun mânâsı da “Her yerde öğretici olan benim, benimle anla, benimle öğren ve benimle hidayet bul, benimle hakikati yaşa.” demektir. Bizim de Allah'la birlikte öğrenebilmemiz için Kur’an ve hadisin hakikatine dikkat etmemiz ve herkesten tecelli edenin Allah olduğunu idrak etmemiz gerekir. Mâdem ki her yerde tecelli eden Allah’tır, her gördüğümüz sebebin altında, o sebebin hakikatine ulaşmak için anlamak, dinlemek ve Kuran’ın yol göstericiliğine itimat etmek gerekir. Yahut da bir öğretmenin Kuran’ı bize açıklaması ve onun hakikati konusunda bizi uyarması gerekir. Bu öğretmen, Kuran ve hadisle yaşayan, onu hâl edinmiş, onu giyinmiş bir öğretmendir. Eğer bir öğretmen şeriata aykırı hareket ediyorsa ve Kuran ile hadise uymuyorsa, onu gökte uçarken görsek bile itimat edemeyiz. Ancak doğru öğretmenin rehberliğinde kendimizi geliştirir, o bilgiyi kendi hayatımıza uygulamaya başlarsak; bu, aynı doktorun verdiği reçeteyi hayatımıza uygulamak gibidir. Ki o zaman gerçek anlamda doğru hayatı yaşamış oluruz.
Sâmiha Ayverdi Hocamın Yusufçuk adlı kitabında bir yazısı var ki bu; “Bana önce kâinatın kitabını oku dedi. Nedense hiçbir şey anlamadım? Sonra kendi kitabını oku dedi. Yine hiçbir şey anlamadım!.. Ancak beraber okuduğumuzda; Rabbin adıyla, yani onun idrakiyle okuduğumuzda her şeyi çözebildim.” diyor.
Allah, yaratmış olduğu her varlıkta bize öğretmen olarak tecelli eder. Kâinattan yani yaratılmışlardan tecelli eder; böylece kendimizi tanıyabilmemiz için çevre diye bir boşluk ve hakikatte olmayan bir sürü varlık yaratır. Bunlara bakarak biz de kendi ismimizin hakikatini idrak etmeye çalışırız. Çünkü dışarıda gördüğümüz her güzellik bize ait olduğu için, onu keşfedince gördüklerimizde kendimizi tanımamız son derece kolaylaşır. Dolayısıyla şunu anlıyoruz ki her hadisede Rabbimiz Allah'tır ve her hadiseden bize bir şey öğretir. Hiçbir şey sebepsiz değildir, bu âlemde yanlış ve abes hiçbir şey yoktur. Bunları idrak ettiğimiz zaman eşyada bile “Allah” ism-i celâlini görmeye muktedir oluruz.
Okumak en başta bilgi edinmektir. Doğru bilgiyle donanan kimse bilgisinin gereğini yerine getirir. İlim Çin'de bile olsa onu aramak, bize öğrendiklerimizi hâl edebilmek için ön kapıyı açacaktır. Dolayısıyla okumak sadece kitap okumak, Kur'an okumak, hadis okumakla sınırlı değildir; hadiselerin dilini okuma kabiliyetini de kazanmaktır. Ama bunun olması için, Kur'an ve hadislerden yararlanmayı bilmek lâzımdır. Hadiselerin dilini okuyabilen kişi, kendinin ne seviyede olduğunu idrak ederek Allah'a yakınlaşır, imanı artar.
Kur’an ve sünnetin Müslümanın hayatında birinci sırada yer alması önemlidir. Bunların hayatımıza aksetmesi de temel ilkedir. Kur'an ve sünnetin gösterdiği yoldan yürümek; Allah’ın kulundan razı olduğu, kulun da Hâlikından razı bir mümin ve Müslüman olduğu makam demektir.
Kuran’ın “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” emri cehalete karşı bizi sorumlu tutuyor. Çünkü cehalet zulüm demektir. Düştüğümüz gaflet de bizi doğrudan zulme götürür. İlim edinmeye çalışmaksa hak ve hakikat yolunda yürümek demektir. İlim; adam olmak, insan-ı kâmil olmak, sonsuz huzur ve mutluluğa kavuşmak anlamını taşır. Onun için öğrenmeye çalışmak gerekir vesselam.