İstanbul
Orta şiddetli yağmur
8°
Ara

YENİ NESİL DOLANDIRICILIK HİKAYESİ

YAYINLAMA:

Düzgün konuşan, düzgün bir adama benziyor.

Ülkemizin en güzel yerlerinden biri, doğa şahanesi, Fethiye Kayaköy'e gidiyor ve orada Misafirevi'ne yerleşiyor.

Rüzgar tribünleri yapan bir şirketin saha araştırmasını yapmaya geldim diyor

sahibi Filiz hanıma, burada 2 hafta kalacağım, inceleme yapacağım, diyor.

Bir hafta sonuna doğru genç bir erkek geliyor yanına.

O, genç adam da iki gün kalıyor, o dediğimiz genç de bu Cem denen adamın sevgilisiymiş.

Sonra anlıyorlar.

Neyse konumuz bu değil.

Bu Cem denen adam da, otelden ayrılmaya karar veriyor, programım değişti, iki hafta kalmayacağım diyor.

Misafirevi’nin sahibesi Filiz hanım, otel ücretinizi alabilir miyim diyor.

Üzerimde para yok, bankaya gitmem lazım ve yanındaki genç adamı göstererek onu da yolcu edeyim, bu arada para işini halledip döneyim diyor.

Peki diyorlar, ama siz hüviyetinizi bırakın, nasıl olsa döneceksiniz, o zaman alırsınız diyorlar.

Cem denen adam, gidiş o gidiş, dönen yok.

Otelin sahibesi, hemen Kayaköy'de, jandarmaya gidiyor, jandarma yapabileceğimiz bir şey yok, adam haklı, hüviyeti alıkoymak suçtur, hüviyeti iade etmeniz gerekiyor, adam sizi dolandırmış gitmiş diyor.

Oteline dönüyor, bir de bakıyor ki, Cem beyden bir mail gelmiş.

Benim hüviyetim sizde, kimliği alıkoymak suçtur, ben Kaş'tayım, bana MNG kargo ile yollayınız, aksi taktirde, hüviyetimi alıkoymaktan size suç duyurusunda bulunurum diyor..

Filiz hanım, MNG kargoya gidiyor, bir de ne öğrensin, bütün kargo şirketlerini arasında bir tek MNG kargo karşı ödemeli kargo kabul etmiyor..

Kargo 30 TL, adam zaten dolandırmış, ne münasebetle bu parayı ödeyeceğim, diyor.

Ve.

Haklı olarak çok sinirleniyor, bu ne pişkinlik, bu ne arsızlık, bu ne dolandırıcılık, utanmaz adam diye diye Aras Kargoya gidiyor.

Ve karşı ödemeli bu utanmazın hüviyetini yolluyor.

O da ne, adamdan bir mail daha geliyor, lütfen kargo parasını ödeyin, üzerimde para yok, ben bu kargoyu teslim alamam, siz ödeyin ben hüviyetimle bankadan para çekeyim ve size ödeme yapayım diyor.

Ben böyle bir şey ömrümde duymadım.

Baştan aşağı yalan adam.

Ben ömrümde böyle şuursuz, arsız, edepsiz bir dolandırıcı görmedim.

Kime güveneceğiz, kime inanacağız, kime arkamızı döneceğiz.

Hayat bu kadar mı, köy kuyu oldu.

Hayat bu kadar mı, insan cehennemine döndü.

Siz teker teker ölseniz de, biz kurtulsak.

Funda'nın aklındakiler..

... Gazetelerde, televizyonlarda, cinayet, gasp, taciz, bıçaklama davaları ve sonuçlarını tartışıp dururken, adaletin, sisteminin, verilen kararların tuhaflığını, olmazlarını, haksız verilen kararları tartışıp dururuz.

Adam küçücük kızı taciz etmiş, hakim bırakmış, kadın adamı bıçaklamış hakim bırakmış, çocuk baklava çalmış 20 yıl hapis cezası almış.

Çağlayan Adliyesindeyim, 20 senedir süren bir davam var.

İçeriye giriyoruz, hakim bana soruyor, cevap veriyorum, yakın mesafeden gözünü gözüme dikiyor.

Başlıyor azarlamaya.

Söylemem gereken iki cümleyi araya sıkıştırıyorum, sana o soruyu sormadım diyor, bana göre, toplamı dört beş cümle olacak, en önemli şeyleri söyleyemiyorum.

Hakim genç, odadaki herkesi azarlıyor.

Bu arada avukatları da azarlıyor.

Kim ne derse azarlıyor, herkese ayar çekiyor.

Sen ona cevap verirsen olmazmış, hapse atarmış.

Dinlemediği davada, bilmediği için hukuken hata yapıyor ve haksız karar veriyor.

Çıkıyorum, hakimin tavırlarından, azarlama enerjisinden moralim çok bozuk.

Arkadaşlarıma anlatıyorum, hepsi böyle diyor.

Bu hepsi böylelerin, çocuklarının davaları inşallah kendi gibilere düşer diyorum.

Ekşi suratlı aksi babası evde nasıl acaba? diye aklımdan geçiriyorum.

O zaman, adaletin kestiği parmak yalanına son, bence parmak darmadağın, çok acıyor.

... Bu hafta ömrümde böyle bir şey duymadım hikayelerine devam ediyorum.

Yer Bodrum, Gündoğan.

Karı koca, bir de yetişkin oğulları var, Bodrum'a yerleşmek ve yaz kış yasamak için ev satın almak istiyorlarmış.

Emlakçıya gidiyorlar.

Bir ev bulunuyor, 675 bin lira.

50 bin lira kapora verelim, kalan ödemeyi iki ay sonra ödeyelim diyorlar.

Ama eve hemen yerleşmek gibi bir şartları var.

Ev sahibi kadın tamam diyor, 50 bin kapora veriliyor, sözleşmeler yapılıyor, imzalar atılıyor.

Bu arada alt kata tadilat başlatıyorlar, oturulacak hale getiriyorlar ve oğullarını buraya yerleştiriyorlar.

30 bin TL para harcıyorlar.

Zaman geçiyor, evin tamamını ödeme zamanı geliyor.

Ödeyemiyorlar.

Evin satışı iptal oluyor, tabi ki verdikleri kapora yanıyor.

Ev sahibine, emlakçıya kusura bakmayın parayı ödeyemedik, evi alamayacağız, diyorlar.

Daha sonra, ev sahibi kadına mahkemeden kağıt geliyor, ev için ödedikleri bütün paraları geri istiyor.

Anlaşılıyor ki, evden ayrılmadan önce eve bilirkişi çağırıp, tadilatı tespit ettiriyorlar ve bu evrakla dava açıyorlar.

Tadilat parası ve kaporamızı isteriz.

İnanılır gibi değil, değil mi?

Hayalini kurduğunuz, evi alamadınız anlıyorum da.

Şunu demeden edemeyeceğim.

Eve kapora verip, alacağın tarihi sözleşmeye koyan sensin, daha tamamını ödemediğiniz eve tadilat yapan sensin..

Senin yaptığın tadilatı, kime sordun ki, ne münasebetle ev sahibi ödesin.

Bu arada saatlerce emeğini çaldığın emlakçı adam, ona ne diyelim.

Ailecek, böylesine, hesapsız kitapsız yaşarken, talihsizce karşınıza çıkan, başlarını derde soktuğunuz insanlar, size ne desinler.

Bence bilmek istemezsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *