İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

​İSTANBUL'UN MAKYAJI AKTI!

YAYINLAMA:

Dönüyoruz, dolaşıyoruz, çok fazla ara vermeden, İstanbul merkez konulu bir yazıyı burada yazıyoruz mutlaka. Bu da nedir demeyin. Çünkü; İstanbul her şeyiyle dünyanın en büyük metropollerinden biri ve bugün 15 milyonu aşan yerleşik nüfusu ile Avrupa’da birçok ülke nüfusundan daha fazla insanın yaşadığı, kültürel özellikleri ve tarihi zenginlikleri ile dünyanın gözünün hep üzerinde olduğu bir metropol.

Yurt dışı seyahatlerimde oradakilere İstanbul’dan geldiğimi söylediğimde bana ilk söylediklerinin; o dillere destan karmaşık trafiği olduğunu rahatlıkla görebilmiştim. İlk muhabbet bununla başlar ve sonra İstanbul’un tarihteki yeri, sahip olduğu paha biçilmez kültür varlıkları ile turizm merkezi olması üzerine sürer de sürer. Ama ilk fırsatta gezmek için geleceklerini de üstüne basa basa söylemeyi de unutmazlar.

Bu dillere destan İstanbul’umuz, geçtiğimiz günlerde son yıllarda yaşayabileceği en yoğun sağanak yağmur felaketiyle karşılaştı. Gece sabaha doğru başlayan ve bir kaç saat içinde yoğun şimşek ve gökgürültüleriyle süren sağanak yağış; özellikle İstanbul’un Avrupa yakasında bir çok bölgede sele, su baskınlarına yol açtı. Tabiri caizse; İstanbul’da hayat bir günlüğüne durdu. İstanbul sosyal yaşamı sular seller arsında farklı bir zorunlu resitale dönüştü. Bazen, bazı yaşananları anlatmak istediğimizde “İstanbul’un gözyaşları” sözcüğünü mecazi anlamda kullandığımız olmuştur. Ama bu kez mecazi anlamda değildi. İstanbul’un “göz yaşları” sel oldu aktı. Bunu bazı gazete başlıkları farklı bir şekilde dile getirdiler; “İstanbul’un makyajı aktı”.

1960’lı yıllardan beri İstanbul’da yaşayan biriyim. İstanbul’un bir çok bölgesinde küçük küçük dereciklerin o güzel su şırıltıları hala kulaklarımda. Bir çok dere yatağı ve bir çok yeşil alanı vardı. İstanbul’da zaman zaman da yağmurlar yağar, şimşekler çakar, kulağı sağır eden gökgürültüleri sabahlara kadar hiç eksik olmazdı ama, uzunca bir süredir bu güzelim İstanbul’un huyu değişti. Çok sık ağlar oldu, gözyaşı döker oldu. Kısacası İstanbul’un, yaz, kış iklimi değişti. Kışın sert ve soğuk kış mevsimini sıkça yaşıyoruz. Yazın ise, mevsimsel yağışların çok ötesinde fırtına şeklinde aniden bastırıp bir günde ortalığı talan eden yağışlara rastlar olduk.

Bunu en önemli nedeni sık sık dile getiriliyor. Trakya’da Istranca Dağları ve Istranca dereleri İstanbul için en önemli iklimsel denge bölgesi idi. Istranca dereleri zorunlu olarak İstanbul’un su ihtiyacına destek için su kaynaklarına katıldı. Eskiden İstanbul kışlarında önce Trakya’da yağan kar ile tanışırdık ve İstanbul’u da ziyaret etmesini beklerdik. Yeşil alanlar ve onların oluşturduğu toprak zeminler yoğun yağışların sele dönmesini önleyen en önemli yerlerdi.

İstanbul artık o yeşil alanlarını kaybetti ve giderek de kaybetmeye devam ediyor. Bundan otuz yıl önce İstanbul’un jeolojik haritasıyla bu günkü haritası arasında o kadar çok fark var ki. Neredeyse yarısına yakını grileşti. Betonlaşma, yeni yerleşim alanları ve buna bağlı olarak değişime uğrayan iklim şartları, yaşanan olumsuzlukların nedeni olarak gösteriliyor. Yeşil alanlarını kaybeden, giderek betonlaşan İstanbul “huyu değişen” İstanbul’a dönüştü.

İstanbul eskiden dört mevsimi doyasıya yaşayan bir şehirdi. Yazı, kışı, sonbahar ve ilkbaharı birer tabiat güzelliğiydi. Özellikle ilkbaharı oldukça uzundu ve yaza giriş çok güzeldi. Şimdi öyle değil. Temmuz bitti bitecek zaman zaman kendini gösteren sıcaklar dışında mevsim sıcaklıkları çok farklılık gösteriyor. Bazen otuzun üzerine çıkıyor, kısa sürede ise on derce aşağılara inebiliyor.

İstanbul işte böylesine bir durumda. Geçtiğimiz günde yaşadığımız o yağmur afetini bundan sonra da yaşayabileceğimizi asla aklımızdan çıkarmayalım..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *