BİR BASKETBOL SİHİRBAZI; OBRADOVİÇ
Bir basketbol sihirbazı demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama sihirbazlığı genel anlamıyla birleştirdiğimizde, “Basketbol Sihirbazı” demek hiç de abartılı olmaz.
Hemen aklımıza, dünyanın en büyük basketbol organizasyonu olan NBY’de oynayanlar geliyor. Onları unutmuyoruz tabii ki.
Ancak, bu başlığı atmama neden olan bir basketbol sihirbazı var ki; Türkiye’de taraflı tarafsız sadece basketbol severlerin değil tüm sporseverlerin kalbini fethetti..
NBY’den sonra dünyanın en büyük Basketbol Organizasyonu olarak adlandırılan EURO LEAUGE de bir başka isim, Avrupa’da en büyük Basketbol Koçu olarak tarihe imzasını attı.
Kimden söz ettiğimizi hemen anlamışınızdır. Üç yıl önce Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı’nın başına getirilen Zeljko Obradoviç’den söz ediyorum tabii ki.
Burada benim bir şikayetim var yalnız. Tüm karşılaşmaları izliyorum. Bir basketbol fenomeni idim ama Obradaviç’den sonra basketbolu izlemek bir başka güzel. Fenerbahçe’ye oynattığı o muhteşem basketbolu izlerken, bir yandan da Koç Obradoviç’in benden ve saha kenarından takımını yönetişini izlemek de çok büyük bir keyif. İşte şikayetim bu. Hem muhteşem oynayan Fenerbahçe’yi ve parkede takımı bir sihirbaz gibi, inanılmaz disiplinle yöneten Obradoviçi’i aynı anda izlemek çok zor oluyor. Çünkü ikisi de müthiş bir seyir zevki veriyor.
EURO LEAUGE’i toplam 9 kez kazanarak, ulaşılması hemen hemen imkansız olan bir başarıyı yakalayan ve başarıya doymayan, her fırsatta da doymayacağını gösteren bir Obradoviç.
O’nun hayatı basketbol. Basketbolla yatıyor, basketbolla kalkıyor.
Bir röportajında; her gün disiplinli bir şekilde bürosuna geldiğini, günde en az 16 saat basketbolun içinde olduğunu söylediğinde, ruhundan hiç eksilmeyen o basketbol sevgisini, tutkusunu hemen görebiliyor, hissedebiliyorsunuz.
Onunla çalışanlar, idareci, antrenör ve birlikte çalıştığı tüm ekip; onunla çalışmanın çok büyük bir zevk olduğunu, çok paylaşımcı, sevecen bir adam olduğunu, gözleri parlayarak söylüyorlar.
Avrupa şampiyonu olan, bugün Avrupa’nın en büyüğü olan oyuncular ise, daha da fanatik bir Obradoviç hayranı. Ondan söz ederken, onu; bir büyük, bir arkadaş ve muhteşem bir koç olarak ne kadar sevdiklerini, saygı duyduklarını her zaman vurguluyorlar. Ve şunu da söylüyorlar; “Onun saha kenarındaki sertliğine ve agresifliğine bakmayın. O, oyuna ve oyuncularına konsantredir, oyunu planladığı gibi ve bir satranç düzeninde yönetmekle meşguldür ve hatayı asla affetmez. Her anı yaşar ve çok iyi tanıdığı oyuncularının neler yapabileceğini, neler yapması gerektiğini bir an bile olsun kaçırmaz.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a; başta Türk Basketboluna yaptığı bu katkı için, böylesine bir vizyon kurgusuna gereken yatırımı yaptığı için, çok büyük bütçeli Avrupa Basketbol Devleri’yle korkmadan mücadele eden ve Avrupa şampiyonluğunu onların elinden alabilen Fenerbahçe’yi, Avrupa’nın en büyüğü olan bir takım kurduğu için teşekkür etmek lazım.
Çok planlı ve yılmadan üç yıllık bir çalışma, iki Final Four, bunlardan ikincisinde son saniyedeki bir hakem hatasından kaçan Avrupa şampiyonluğu ve Avrupa ikinciliği. Sonrasında, yılmadan yola devam ve eze eze gelen EURO LEAGE Şampiyonluğu.
Türkiye’de oynanan EURO LEAUGE Final Four’un dünyada 216 ülkede naklen ve canlı olarak yayınladığını düşününce ne kadar büyük bir iş yapıldığı konusunda söylenecek pek fazla bir şey yok.
Her ne kadar şampiyonluğa ulaşırken, finalde oynayan takımın ilk beşin de “hiç Türk oyuncu yok” dense de, kaptanının ve kadrosundaki beş oyuncusu öz be öz Türk olan, Avrupa’da zirveye çıkan takımın adının, dünyaya, Fenerbahçe, İstanbul, Türkiye diye sunulduğunu unutmamak lazım.