KONTROLDEN ÇIKTIK, TÜKETİM ÖZÜRLÜ OLDUK!
Günlük yaşamımızın her anını şekillendiren ve bizleri yöneten teknolojinin; evimizde, iş yerimizde, sokakta, kısacası; günlük yaşamımızın her anında kontrolünde ve etkisindeyiz.
İkibinli yıllara yaklaşırken en önemli teknolojik buluşların başında olan, belki de birinci bilgisayara endeksliyiz artık. Bilinen, dünyada her zaman dillendirilen, dünyayı artık bilgisayarların yönettiği gibi bir endişe var ki, bu önemsenmektedir. Bu dillendirmelerde dünya güvenliğinin ve ekonomisinin çok kritik bir dönemi yaşayabileceği bile öne sürülüyor. Dünyada; hem ekonomi, hem güvenlik, hem de herhangi bir gergin ve sürtüşme ortamının yönetimi tümüyle bilgisayarların elinde olduğu gerçeğini anımsarsak üzerimizdeki teknoloji baskısının ne kadar tehlikeli boyutlarda olduğunu görebiliriz.
Günlük yaşamımızda teknolojinin oluşturduğu bilimsel ortamda tüm teknolojik yenilikleri kullanıyoruz. Özellikle 2000’li yılların başlangıcından sonra teknolojik yeniliklerin bağımlısı olduk. Son yıllarda en önemlisi ise 7’den 77’e herkesin tutkusu haline gelen ve adına akıllı telefonlar dediğimiz cep telefonları, diğer bir adıyla mobil telefonlar günlük yaşamımıza tümüyle egemenler artık. Günlük tüm işlerimizi, ayrılmaz parçamız olan bu telefonlarla hallediyoruz. Öğrenciler ders çalışmak için bu telefonlar kanalıyla bilgi ve kaynak desteği sağlıyorlar.
Bizi en çok etkiledikleri şey ise, iletişimde tamamen ona bağımlı olmamız. Birebir ilişkileri neredeyse unuttuk, yakınlarımızla yüzyüze görüşme ihtiyacı hissetmiyoruz artık.
En büyük etkisi ise günlük yaşamımızda her dem yer alan gazete okuma alışkanlıklarımızı neredeyse ortadan kaldırmış olması. Son yıllarda giderek düşen gazete satışlarının en önemli nedeni olarak gazetelerin internetten yani digital ortamda takip edilmeleriydi. Son yıllarda ise, özellikle gençlerin gazeteleri mobil telefonlarından takip etmeleri canlı gazete okuma alışkanlığına son darbeyi vurdu. Özellikle gençler, her işlerinde olduğu gibi gazetelerdeki güncel haberleri bu akıllı telefonlardan takip ediyorlar.
Bir süredir yüksek sesle dillendirilmeye başlanan digital yayıncılığın basılı gazetelerin yerini alacağı söylemleri gazetelerin yaşadığı bu önemli krizin nedeni olarak gösteriliyor.
Digital yayıncılık kullanım alanı, başta kitaplar olmak üzere dergilerde idi. Ama biz her şeyde olduğu gibi bu işi iyice abarttık ve her basılı materyali digital yayıncılık kategorisine yerleştirdik.
Digital yayıncılıki, kitapların kaynak olarak kullanılmasına yönelik ihtiyaç hissedilen bir yayın türü idi. Daha sonra dergi konseptindeki yayınların da böyle okunmaya başlamasıyla alanını genişletti. Ve olan oldu, gazeteleri de basılı gazeteden okumak yerine elektronik ortamda okumamıza kadar uzadı. Bu abartılı kulanım Türkiye’de gazete satışlarını önemli oranda etkiledi. Gazetelerin önemli oranda traj kaybetmelerinin en başlıca nedenlerinden biri gazetelerin digital ortamda okunma oranını artmasıdır.
Ülkemizde gazete ve kitap satışlarının en büyük orandaki kaynağı gençler, özellikle de yüksek öğrenim gören gençlerdir. Bu kaynak elektronik kiletişim araçlarının yoğun kullanımı sayısının artmasıyla iyice kayboldu ve bugünkü ortamı oluşturdu.
Gazete satışlarının büyük oranda düşmesinin nedenini tamamıyla bu teknolojik gelişmeye bağlamak tabii ki doğru değil. Gazetelerin iyi hazırlanmaması, siyasal etkilerin baskısında olması, siyasallaşması ve okurun güvenini kaybetmesi gibi önemli nedenler, gazetelerin hazırlanmasındaki özensizlik, gazete okurlarının gazete alma alışkanlıklarını bırakmalarına neden oldu.
Ülkemizde oluşan kontrolsüz teknoloji tüketim alışkanlığı giderek tehlikeli boyutlara ulaştı. Tam anlamıyla tüketim oburu bir toplum haline dönüştük. Her şeyde olduğu gibi tam anlamıyla tüketim özürlüsü olduk.
Bu kontrolsüz tüketimin bireysel ve toplumsal bütçemizde yarattığı açıktan söz etmeye kalksak çok şey yazmamız gerekecek. İşte asıl konuşulması gereken geçim endeksi ve ekonomimize zararları.
İşte bunun farkında değiliz.
Bilinçsizce tüketmeye devam ediyoruz.