SPOR DÜNYAMIZDA BİR GEZİNTİ
Bu haftaki spor yazımızda Spor toto Süper Ligimiz ile ilgili yazı yazmak istemiyorum ama, kısa bir durum değerlendirmesi de yapmak gerekecek.
Görünen fotoğraftaki durum aynen devam ediyor. Her ne kadar bu hafta sonundaki karşılaşmalarda; şampiyonluk adaylarından zirvedeki Beşiktaş, kendi sahasında eski yıldızı Sergen Yalçın’ın çalıştırdığı Kayserispor ile zorlu bir karşılaşmaya çıktı. Oldukça zorlandı da. Önce mağlup durumdaydı sonra galip duruma geçti, tam galibiyet ve üç puan geliyor derken son dakikalarda yediği golle beraberliğe ve zirve yolunda bir puana razı oldu. Ve şampiyonluk yolunda hiç hesabında olmayan iki puan kaybetti.
Bu puan kaybı Beşiktaş’ı zirve yolunda takip eden Başakşehir ile puan farkını dörtten ikiye indirdi. Takipçisi Başakşehir deplasmanda ligin iddialı ve iyi top oynayan takımlarından Aykut Kocaman yönetimindeki Konyaspor’u evinde 3-0 yenince zirvedeki puan farkını ikiye düşürdü.
Takipçileri Galatasaray ve Fenerbahçe’de maçlarını galibiyetle kapayınca zirvedeki sıralama değişmedi ama, Trabzonspor’un da deplasman galibiyeti sonrasında saflar yavaş yavaş belirlenmeye başladı. Daha on hafta var ve tamı tamına 30 puanlık bir pasta var. Sonuç ne olur bilinmez ama yine de Beşiktaş bu yarışı kolay bırakmaz.
Zirvede durum bu, ama asıl yangın alt tarafta. Düşme hattındaki takımlar, son üç sırasından kurtulmak için neredeyse son dönemeçteler ve kazanılan her puanın hayati değeri var. Hareketli bir lig bizi bekliyor.
Bugün asıl yazmak istediğim konu ise, sporumuzu yönettiklerini düşünen, yaptıklarıyla, ekranda söyledikleriyle kendilerini çok önemli gören şu spor yorumcularının bazılarının işi iyice seviyesiz şova döndürdükleri televizyon programlarıyla ilgili bir kaç sözdür.
Adlarını burada yazıp onların reklamını (!) yapmak istemiyorum, onlar kendilerini bildikleri gibi spor programı izlemek isteğiyle ekran karşısına geçen sporseverler de bunların hangi programlar ve kimler olduklarını hemen anımsayacaklardır. Televizyonda program yapmak o kadar kolay olunca reyting canavarına yem olmak da o kadar kolaylaştı. Zaman zaman, işim gereği bu programlarda neler yaptıklarını izlemek zorunda kalıyorum. Gördüğüm şu ki; ekranda yaptıklarını evlerinde tekrar izlediklerinde, programdaki davranışlarına, söylediklerine ve yaptıkları ipe sapa gelmez yorumlara kendileri de tahammül edemiyorlardır. Ekranı böylesine sorumsuzca kullanmak dünyanın hiç bir yerinde rastlanası bir şey değil..
Bunu burada yazarken hafta sonları ekranda keyifle izlediğim spor yorum programlarına haksızlık etmeyeyim.. NTV ve TRT’deki spor programları bu konuda olması gerekenlere oldukça özen gösteriyorlar.. Yorumlarında dedikoduya yönelik haberlere pek rağbet etmiyorlar.. NTV’de Fuat Akdağ ve Mehmet Demirkol’un birlikte yaptığı program oldukça keyifli bir program. Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay’ın birlikte sunduğu “Yüzde Yüz Futbol “ programı da keza öyle. TRT de İbrahim Arıkan’ın sunduğu program güzel. NTV’nin, sporun diğer dalları ile ilgili (basketbol, voleybol v.b gibi) panoramik programları. Ve tabii ki Şansal Büyüka’nın yönettiği, Tümer Metin ve Metin Tekin’in yorumcu konuk olarak katıldığı Digitürk’teki “Maraton” programı, özellikle de THY Eurolig Basketbol programları oldukça keyifle izlenen programlar.
Sporumuz ne durumda, Avrupa’dan bakılınca ne görüntü yansıtıyoruza yanıt, iyi yapılan işlere göre değerlendiriliyor olmasına rağmen, akıllarda her türlü saçmalığı ve sorumsuzluk görüntülerini bırakan bu tür programları denetlemek görevi olanlar olaya bu pencereden bakıyorlar mı acaba? Hala bu saçmalıklar, ekrandaki sorumsuzluklar devam ettiğine göre pek umurlarında değil gibi görünüyor.
Tüm bunlar bizi kocaman gözlüklerle dikkatlice inceleyip gelecekteki yerimiz konusunda karar verenleri de olumsuz etkiliyor, unutmayalım.