İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

​VAY ARKADAŞ!

YAYINLAMA:

Ne diyeceğiz şimdi?

“Avrupa diktatörlüğe doğru gidişimizden çok rahatsız.

Onun için bizden daha fazla endişeleniyorlar ve tepki gösteriyorlar. Şimdiye kadar olduğu gibi demokratik bir rejimle, insan haklarının zirvede olduğu, tarihine, kültürüne ve inancına bağlı, güçlü ve müreffeh bir şekilde yaşamamızı istiyorlar.

Avrupa bizi çok seviyor! İyiliğimizi istiyor!”

Peki niye şimdiye kadar Avrupa Birliği’ne almadılar?

Kıçıkırık Hollanda’nın derdi ne?

Veya gudubet Almanya’nın?

Uyuşturucu ve fuhuşla marka olmuş Hollanda’da yaşanan skandal, referandumu anlamadığımızın en açık göstergesi.

Ama anlamaya da niyetimiz yok.

Asıl bizim gözümüzü kan bürümüş.

“Bu kaypak Avrupa neden bu kadar endişeli?” sorusunu sormak yerine, döner bıçağıyla maça giden vandal fanatikler gibi her türlü belden aşağı paylaşımlarla “evet/ hayır” savaşı içindeyiz.

“Hayır” diyecekleri terörist olmakla suçlamıyorum.

“Evet” diyecek olanları da kutlu bir davanın taraftarları olarak görmüyorum.

Biliyorum ki referandumun neyi değiştireceğini anlamamış milyonlarca seçmen var.

Biliyorum ki “hayır” diyenler arasında canını seve seve bu ülke için vermeye hazır insanlar var.

Ve yine biliyorum ki “evet” diyenler arasında da bu ülkenin sırtına kene gibi yapışıp ve dahi kanını içip “helaldan/ haramdan” bahseden münafıklar var.

Fakat pekâlâ çok zor bir kavşakta olduğumuzu hepimiz biliyoruz.

Irak’ı biz yerle bir etmedik.

Afganistan’ı da…

Suriye’deki politikalarımızı ne kadar eleştirsek veya haklı bulsak da oradaki facianın sebebi biz değiliz.

Ama bu coğrafyada adamı “yurtta sulh/ cihanda sulh” güzellemesiyle oturtmazlar.

Avrupalı olalım dedik, işte almıyorlar. Zaten kendileri de ne hale geldiklerinin farkında değiller.

Bize layık gördükleri ileri karakol olmamızla sınırlı.

Bir valilik olarak idare etmek istiyorlar.

İstedikleri lider tipleri belli… Anayasa fırlatan bir cumhurbaşkanı… Kafasına anayasa yediği için ağlayan ama mecliste başörtüsü için kükreyen… Kumar masalarından burnuna yumruk yiyerek kalkan… Veya postal sesini duyunca şapkasını alıp kaçan liderler…

Ak Parti değil mesele…

Abdullah Gül ile sorunları yoktu. Kraliçe seviyordu onu.

Mesele Recep Tayyip Erdoğan… Erdoğan başına buyruk bir diktatör müdür yoksa ülkesiyle beraber bütün ezilen halkların cesur sesi mi?

Bir van minut ile dünya beşten büyüktür dünyaya kafa tutmaksa eğer…

Evet tutuyor.

Öyle olduğu için de bütün Müslüman ülkelerin halkları onun için dua ediyor ve bütün emperyalist güçler ona karşı!

Buna rağmen sevmeyebilirsiniz. Haklı sebepleriniz vardır. Öyle inanıyor olabilirsiniz. Sonuna kadar saygı duyuyorum. “Hayır” deyin…

Fakat Hollanda hayır diyor.

Almanya hayır diyor.

Kandil hayır diyor.

Pensilvanya hayır diyor.

Hangi sebeple dünyanın bütün şeref yoksunu odakları ile aynı noktada birleşiyorsunuz, bunu düşünün.

Bu referandum yolsuzluğa hayır referandumu değil.

Bu referandum saltanata hayır referandumu değil.

Bu referandum laikliği koruma referandumu değil.

Öyle olsa Hollanda neden kudursun?

Kandil ve Pensilvanya neden aynı yorganın altında “evet” çıkacak diye ağlaşsın?

Vay arkadaş…

Ne on sekiz maddeymiş, bütün dünya anladı, bir biz anlamadık!

Abdülhamid Han’a boşuna benzetmiyoruz. Bastonunu Karadeniz’e sokuyor, Akdeniz karışıyor!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *