ŞEHR-İ İSTANBUL'DAN BİR TRAFİK MASALI!
İstanbul’un en büyük dertlerinden biri trafik ve yaşananlar. Bugün yine İstanbul trafiğinden söz edelim. Bu kez yaşanan bir trafik masalı olsun konumuz.
Sıcağı sıcağına, yakın bir dostumun yaşadığı ve bana anlattığı, başından geçen ilginç bir olayı, bir İstanbul trafik masalını anlatalım.
“Ben Bakırköy Zuhuratbaba Karabal Caddesi’nde yıllardır ikamet eden İstanbul aşığı vatandaşlardan biriyim. Bu İstanbul’da yaklaşık 30 yılı aşkındır otomobil kullanırım ve trafik kurallarına da azami uyarım. Şimdiye kadar da trafik suçu işlememiş biri olarak trafik polisleriyle muhabbetim de pek olmamıştır.
Geçtiğimiz cuma günü, salı günleri semt pazarı da kurulan Karabal Caddesi’ndeki evimden Taksim’deki işyerime gitmek üzere yola çıktım. Son zamanlarda genelde otomobilimi almayıp benzin tasarrufu sağlamak amacıyla toplu taşıma araçlarını kullanarak işe gitmeyi, alışkanlık haline getirmiştim. Bugün de aynısını yaptım ve otomobilimi evin karşısındaki, çoğu bölümünde pazarcıların tahta tezgahlarının yığılı olduğu, genişliği iki metreden fazla olan ve tüm cadde boyunca devam eden tretuvara park ettim. Yaklaşık beş yılı aşkındır bu caddede oturuyorum ve benim gibi Bakırköy’de yaşayan Bakırköy’e yolu düşen herkes bu caddeyi bilir. Caddenin bir tarafında bahçeli ve çoğunun altında otoparkları olan oldukça lüks apartmanlar, diğer tarafında ise, Bakırköy Devlet Hastanesi bahçesi duvarı var. Bazı cadde sakinleri otomobillerini duvar tarafındaki o bölüme park eder.
Kısacası her şey kuralına uygun ve yıllardır süregelen normal yaşam düzeni. Ancak o gün bana işyerimde ulaştırılan habere göre Trafik Vakfı’ndan gelen çekicilerin caddenin karşı tarafındaki otomobilleri çekmeye başladığı şeklindeydi. Olayı gören apartman komşumuz duruma müdahale edip, görevli çekiciye ricada (!) bulunmuş ve otomobilimi çekilmekten kurtarmış.
İstanbul’da yaşayan biri olarak her tür sürprizlere alışkındım artık, ama Trafik Vakfı’nın çekicilerinin hiçbir ikaza gerek görmeksizin keyfi bu davranışına akıl erdiremedim. Kaldı ki, zaman zaman Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yetkililerin basına yansıyan açıklamalarına göre; artık otomobillerin çekilmeyeceklerini ve sadece ceza yazılacağını okumuştum. Tabii bu uygulama park suçu işleyenlerin karşılaşacakları bir işlemdi. Bakırköy Karabal Caddesi üzerinde parkeden ve geçtiğimiz cuma günü çekilme işlemine maruz bırakılanların park yasağını ihlal ettiklerini söylemek veya iddia etmem mümkün değildi. Çünkü orada ne park yasağı var ne de trafik akışını engelleyen bir durum sözkonusuydu.
Ayrıca, bu işlem normal şartlarda yapılması gereken bir işlem değildi. Bu işlem duyumlarımıza göre; birilerinin şikayeti sonrasında gerçekleştirilmiş gibi geldi bana.
O gün apartman komşum benim otomobilimin çekilmesini önledi ama birkaç otomobil sahibi benim kadar şanslı değildi. Onlar haberleri olmaksızın otomobillerinin çekildiğini çok geç öğrenebilmişlerdi..
Herhangi bir park veya durma yasağı ikazı olmayan bir mahalden otomobilim bana haber verilmeden çekilmiş olacağı için ilk yapacağım şey otomobilimin çalınmış olduğunu polise bildirmek olacaktı. Ayrıca ben bu işi daha da ileri götürüp savcılığa suç duyurusuna bulunacaktım. Çünkü otomobilim kaskolu ve kaskoda çalıntı muamelesi görmesi için bu başvuruları yapıp olay zabıtlarını tutturmam ve bu belgeleri sigortaya ibraz etmem gerekli...
Olan bana olacaktı.
Veya, otomobilimin çekilip götürüldüğü otoparkı bulmak, otopark ve çekici ücretini ödemek ve eğer otomobilinizde hasar yoksa otomobilinizi alarak evinizin yolunu tutmak gibi vergisini veren, vatandaşlık görevlerini eksiksiz yerine getiren bir İstanbullu olarak sürpriz bir macera yaşamış olacaktım.
Verilmiş sadakam varmış ki apartman komşum beni bu tür sıkıntılı büyük bir maceradan kurtarmıştı.”
Nasıl bir trafik masalı, beğendiniz mi?