İstanbul
Orta şiddetli yağmur
8°
Ara

ÜSKÜDAR-HALEP TELGRAF HATTI

YAYINLAMA:

Osmanlı Devleti’nin bilim ve teknolojide geri kaldığı ve bu yüzden yıkıldığına dair yaygın bir efsane vardır. Herkes bu ezberle büyüdüğü için kimse bundaki hakikat ve haksızlık payını incelemez. Osmanlı’yı savunmak isteyenler de derinlemesine araştırma yapma ihtiyacı hissetmez. Saldıranlar için zaten böyle bir gereklilik hiç yoktur.

Ele alacağımız konu Üsküdar’dan Halep’e giden yardım tırları. Üsküdar Belediyesi’nin öncülüğünde yola çıkan yardım tırlardaki malzemeler Halepli mağdur kardeşlerimize yardım edecek. Üsküdar’ın dışında da başka yerlerden yola çıkan yardımlar var ama Üsküdar’da yardımların yola çıktığı yer Harem ve sembolik bir anlam taşıyor. Üsküdar, Kabe toprağı sayılır, Hac yolculuğu başladığı için. 1874 tarihli Osmanlı telgraf haritasına baktığımızda devletin tamamının telgraf hatlarıyla örülmüş olduğunu görürüz. Üsküdar’dan çekilen bir telgraf Halep’e gönderilebiliyordu. Aynı şekilde Bosna Hersek topraklarımızın en uç noktasına da. Yani bilim ve teknolojinin Osmanlı’da yeri yoktur demek insafsızlık olur. 1874 tarihli bu harita bize dünyadaki gelişmelere ayak uydurma çabasının Sultan İkinci Abdülhamit zamanında başlamadığını da gösterir. Öğrenmemiz gereken öncelikli şeylerdendir: Tarih akan bir nehir gibidir, bazen coşkulu akar ama bu onun coşkulu aktığı yerde başladığını göstermez.

Üsküdar’dan Halep’e giden hat aynı zamanda Basra ve Beyrut hatlarıyla da bağlıdır. İlk telgrafın 1800’lerin ortasında Kırım Harbi esnasında kurulduğunu düşünecek olursak 25 yıllık bir süreçte tüm toprakların hızla iletişimle birbirine bağlandığını söyleyebiliriz.

Kaderin cilvesine bakın ki telgraf mesajı anlamına gelen telegram bugün anında haberleşme sağlayan bir program. Güvenli olduğu söylenen bu uygulama üzerinden DAEŞ saldırılarını üstleniyor. Garip değil mi? Neyse konumuz bu değil.

Üsküdar’dan yola çıkan tırların Halep’e gitmesi ile telgraf arasında çok yakından bir bağlantı var. Gönül coğrafyası dediğimiz toprakların önemli bir bölümüm 1874 tarihli haritada görmek mümkün. Telgraf aynı zamanda Osmanlıca’nın Latin alfabesiyle tanışmasının da miladı sayılır. Bazı telgraf metinlerinde Fransız yazım şekliyle Osmanlıca’nın Latinize edildiğini görüyoruz. Ama konu bu da değil.

Konu tam olarak şu: Tarihi yüzeysel olarak okursak elimizde sadece sahip çıkacağımız veya öfkeyle bağıracağımız şeyler kalıyor. Anlamaya çalıştığımız takdirde ise tarih bize hazinelerini açıyor. Üsküdar’dan Halep’e giden tırların neden şenlik havasında yolcu edildiğini bize tarih anlatabilir.

Gazze denildiğinde neden gönül telimizin titrediğini belki bir telgraf haritasından öğrenebiliriz. Hiç görmediğimiz bir Balkan şehrinin neden gönlümüzde yer ettiğini de aynı şekilde alakasız gibi görünen bir ayrıntıdan öğrenebiliriz. Ermeni, Rum ve diğer milletlerin yaşanan onca acılara rağmen neden hala bu toprakların asli unsuru olduğunu da aynı şekilde tarih bize gösterir.

Tarih nehrinin coşkun aktığı zamanlar yaşıyoruz. Yola çıkan tırlar sadece Halep’e değil geçmişimizin tamamına gidiyor. Bu da eksik, Harem’den kalkan yardım tırları bizim geleceğimize doğru yolculuk yapıyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *