İstanbul
Orta şiddetli yağmur
8°
Ara

KARMAKARIŞIK BİR YAZI

YAYINLAMA:

Bazı şeyleri akılla anlamak mümkün değil. Ülkede bombalar patlıyor. Hedef polisler. Bazıları polisler ölü diye seviniyor. Sevinenlere kızanlar, üzüleceğiniz yere sinirleniyorsunuz diye suçlanıyor. Suçlayan kişiler kendilerini barışsever olarak tanımlıyor ama bölücü örgütlerin yaptığı eylemlerde özellikle failleri geri planda tutuyorlar. Katilleri pamuklara sarmalayan bölücü siyasi partinin başkanlarını üyelerini ölümüne savunuyorlar. Ama kesinlikle şiddetten yana değiller. Aklımın alması pek mümkün olmuyor. Neden acaba?

Adresi belli olmayan kınamalarla kendi içlerini rahat ettiriyorlar. Galiba.

Öfkelendiğiniz anda sizin yanınızda bitiyorlar. Saf taklidi yaparak saf yerine koyuyorlar. Her defasında aynısını yapıyorlar. Sonra gidip katillerle aynı partiye oy veriyorlar. Kendi aralarında devrimci şarkılar söylüyorlar. İçlerinden bazılarını o devrime ulaşmak için polisin üzerine salıyorlar. Sonra şiddete karşıyız diyorlar. Belki gerçekten karşıdırlar şiddete. Ama içlerinde bulundukları çevreyi üleştikleri menfaatleri terk etmek o kadar kolay değildir.

Sonra biri çıkıyor ve teröre gerekli tavizler verilmediği takdirde bunların devam edeceğini söylüyor. Uyuşmuş beyinlere sahip binlerce kişi alkışlıyor. Diğer biri çıkıyor ve tankın karşısına çıkan kahramanlar haydi neredesiniz diye dalga geçiyor. Kötü bir rüya gibi.

Bölücü örgütlerin hepsine sahip çıkan iri bir parti gidip katliam alanına karanfil bırakıyor. Söz bitiyor. Sandıktan çıkmayanların hepsi intihar ediyor. Örgüt örgüt parti parti. Çaresizlik içinde kendilerini patlatıyorlar. Buna cesaret edemeyenleri içip içip sosyal medya üzerinden höykürüyorlar. Pis kokular dijital alanın üzerine sinişip kalıyor.

Her şey karmakarışık.

Bir arkadaşını görüyorsun. Terörü destekleyenlerden birinin arkadaşının arkadaşı olduğu için sessiz kalıyor. Olur olmadık her şeye duyarlılık gösteren birisini neden susuyorsun diye hayret ediyorsun.

Cenazeler birbirinin ardından kalkarken söylediğin hiçbir şeyin, yaktığın hiçbir ağıtın gidenleri geri getirmeyeceğini bilip çaresizlik içinde susuyorsun.

Kalabalık gibi geliyor caddeler ama yalnızsın.

Türkiye, yalnızlığın diğer adıdır. Herkes menfaatlerini silah olarak kullanır ve bir aralık gününde onlarca şehidin içinde dünyada yapayalnız olduğunu görürsün.

Aşık Veysel’i hatırlarsın: “Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yârim kara topraktır.”

Toprağa bakıp, yalnızlığına ortak edersin. Üzülmek işe yaramaz. Kızmak işe yaramaz. Düşünmek işe yaramaz. Susmak işe yaramaz. Konuşmak işe yaramaz. Yazmak hele, o hiç işe yaramaz. Ama ne yapalım. Yazı her zaman cevap demek değildir. Bazen susmak için, bazen öfkelenmek için, bazen kendine bakmak için yazar ister insan. Her şey karmakarışık geldiğinde ipuçlarını ortaya dökmek, dostu düşmanı ayırt etmek, gidene usulünce veda edemediği için mahcubiyet duyduğu için yazar insan.

Kırmamak için, ateşe bir odun atan olmamak için susuyorsun. Sonra yangın büyüyüp kalbini kavuruyor. Bu da geçer deyip hayata sarılacağını biliyorsun. Kapanacak gibi gördüğün yaraların üzerine titrerken hainlerle kaş göz eden utanmazları görüp o derin sızının içinde hiç kapanmayacağını bir defa daha fark ediyorsun.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *