KONUŞMAYAN KOMŞULAR
Komşu kelimesi karşılıklı olarak konan, yani yerleşen kişileri tanımlarmış. Baktık etimolojik sözlüğe öyle dedi. Konmaktan konuş, oradan da komşu. Hani Almanya’dan dönen vatandaşlarımızdan rüşvet isteyen Bulgar polisi gibi söyleyecek olursak da komşi. Önemlidir. Taksiye binersiniz hemen memleket sorulur, nerede olursanız olun komşu ararsınız. Ev alma komşu al demişler, komşu komşunun külüne muhtaç demişler. Demişler de demişler.
İstanbul Bienali de 2017 yılındaki temasını “İyi Bir Komşu” olarak belirlemiş. İnsanlara sormuşlar iyi komşu nedir diye. Cevapları görmek için bekleyeceğiz.
Komşusuna selam vermeyen kişiler olarak bu bienale gidip komşuluk üzerine düşünmeye çalışacağız. Etimolojinin ağzı torba değil ki büzesiniz. Komşuyu bazıları da konuşmak üzerine tanımlamış. Bakın şu işe: Komşu konuştuğumuz kişiymiş. Bu da güzel... Nerede o eski komşuluklar diye yakınırken bunu da ekleriz.
Coğrafya kitaplarını açın yazılımız var. Türkiye’nin komşularını sayalım. Ermenistan, Yunanistan, Bulgaristan, Irak, İran, Suriye, ha bir de Gürcistan… Nahcivan da Azerbaycan toprağı olduğuna göre Azerbaycan’ı da ekleyelim. Tüm bu devletler komşumuz mudur? Evet. İyi birer komşu mudur? İşte orada biraz durup düşünmemiz gerekiyor.
Herkes iyi komşular ister, lakin iyi bir komşu olmak isteyen sayısı sınırlıdır. Komşularla içli dışlı olmak zorunda değiliz. Hatta dünyalarımız da farklı olabilir ama komşu komşuya muhtaçtır. Komşu bize en yakın kişidir.
Şimdilerde dijital komşularımız var. Apartmanda bir selamı çok gördüğümüz komşularımızın yerine dijital evrendeki yeni komşuları ikame ediyoruz. Bu kötü değil ama komşu dediğimizle şöyle göz göze gelmemiz gerekmez mi?
Yaptığımız işe bakın, kendimize yeni komşular icat ediyoruz. Birbirimize uzaklaşıp uzaklardan dijital komşular ediniyoruz. Sonra da mahallede huzur kalmadı diyoruz.
Gelelim bienale…
İstanbul’daki kültür sanat çevreleri genelde emlak fiyatlarının düşük olduğu yerlerde gelişmeye başlar. Dünyada da böyledir aşağı yukarı. Cihangir böyle bir gelişim gösterdi. Sonra Tophane, derken Karaköy ve diğer taraftan Dolapdere… Gelişim bu semtlere doğru kaydı. Ama sanat çevresi iyi bir komşu olmayı bir türlü beceremedi. Eski komşular da yeni gelenleri yadırgadı.
Komşuluk bizi yabancılıktan kurtaracak, temas etmemizi sağlayacak fırsattı ama biz bu imkanı yumruklarımızı sıkarak heba ettik.
Suskun komşularız artık. Birbirini pek de sevmeyen ama zoraki şekilde aynı yerde yaşamaya devam eden komşularız. Türkiye’nin durumu şöyle, toplum böyle kutuplaştı diye ezberleri tekrar edecekseniz, İslam düşmanlığının, yabancı düşmanlığının komşuyu sevmemekle ilgili olduğunu hatırlatalım. Mülteci düşmanlığı komşu sevmemenin en uç örneklerinden biridir.
Ev almaya komşu al demişler. Huzur mühim. Huzur sadece bulunan değil, inşa edilen bir değerdir. Giden her komşu bizi çölleştiriyor. Konuşmadığımız komşularımız yalnızlığımızı haykırıyor bize. Konuşacaklar azalıyor, komşular azalıyor, anlayış azalıyor… Geride kalan sessiz salonlarda suskun sanat eserlerine bakarak yalnızlığımıza çareler aramak… İyi bir komşu aramayı akıl ettiğimize göre hala umut vardır diye düşünebilir miyiz? Ne dersiniz?