ESENBOĞA'YA NASIL GİDİLİR?
Uçaklar İstanbul-Ankara uçuşlarından Esenboğa’ya iner. Kasvetli bir yerdir Esenboğa... Yutkunan bir havası vardır. Söyleyeceği vardır da söyleyemiyordur gibi... İşte o söylenemeyen şeyleri biraz yoklamak istedim. Hem de bir üniversite vesilesiyle...
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Kampüsü... Geçen günlerde açıldı. Bu toprakların kısa tarihi bu beş kelimeyle anlatılabilir. Taban puanlar değil mevzumuz. Teker teker kelimelerle anlatalım: Yıldırım kelimesi hızlı olma anlamını taşır. Şimşek gibi gidip işi hallettiği için Birinci Beyazıt’a bu lakap takılmıştır. Kendisi o kadar hızlı iş çözen savaş kazanan bir padişahmış ki askerleri ona ayak uydurmakta zorlanırmış. Yıldırım buradan geliyor. Beyazıt’ın ise Eba Yezit kelimesinin kısaltılmış hali olduğu söylenir. O da Şeyh Edebali’nin gerçek adıymış. Yıldırım Beyazıt Balkanların Osmanlılaşması sürecinin önemli isimlerinden biri. İsmini fazla bilmeyiz ama önemli bir padişahtır. Babası Murad Hüdavendigar Kosova Savaşı’nın ardından şehir edilince tahta çıkmış. Babasının iki kabri var: İç organları Kosova’da Meşhed-i Hüdavendigar denilen mevkide, dış organları ise Bursa’da. Kendisi de benzer şekilde Akşehir’de vefat ettikten sonra Bursa’ya defnedilir. Kader. Bursa’da Muradiye ve Yıldırım iki ayrı semttir. İstanbul’un fethi öncesi döneme denk gelir.
Üniversite kelimesine geçelim. Fakültelerden oluşan yer diyeceksiniz. Doğrudur. Fakülteler üniversiteyi oluşturur. Bunu hızlı geçelim. Gelelim Esenboğa’ya... Ankara’nın farklı yerlerinin isimleri anlamsız gibi görünse de anlamı derindir. Esenboğa, Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’nda karşı karşıya geldiği İsen Buğa isimli Moğol komutanının adıdır. Yani düşmanın adıdır. Solfasol denilen yer Zul Fazıl ismindeymiş, Etimesgut ise Ahi Mesut ismi verilen bir kişinin isminden türetilmiş. Ankara biraz böyledir. Her şey aslında başka bir şeyin anlamsızlaşmış halidir. Böyle olunca da anlam yerini şekle bırakır.
Esas dikkat çekmek istediğim şey Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin Etimesgut Kampüsü’nün ironisi... Savaşta karşı karşıya gelmiş iki askerin bir üniversitenin isminde bir araya gelmesi içinde bulunduğumuz durumu garipleştiriyor. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin Konstantin Kampüsü olması gibi bir şey.
Demek istediği şey bunun iyi veya kötü olması değil. Bundan habersiz olmamız. Ankara Savaşı’nın getirdiği fetret devrinin, o fetretin içinden nasıl çıktığımızın, Anadolu’nun Rumeli’den çok daha sonra Osmanlı yurdu haline geldiğinin, Timur’un ordusunda Osmanlı’ya karşı savaşanlar arasında Anadolu’daki Türkmen beylerinin de bulunduğunu pek bilmeyiz. Hatta savaş esnasında yaşanan ihanetleri de görmek, duymak, bilmek hatırlamak istemeyiz. Durum böyle olunca Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Kampüsü bize tüm yaşananları yıldırım hızıyla anlatır.
Osmanlı’nın kaderi Batı’ya doğru dönmek olmuştur. Ne zaman başımızı Doğu’ya doğru çevirirsek veya çevirmek zorunda kalırsak çok uzun bir zaman kaybı yaşamışızdır. Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız için gösterge midir, bilmiyorum. Ama tarihi okurken farklı perspektiflerden okumalar yapmamız şart. Yoksa Esenboğa’yı Kızılderililerin şefi Oturan Boğa’nın kuzeni bile sanabiliriz.
Okumak iyidir, hoştur. Üniversite okumak, kampüslerde vakit geçirmek de güzeldir. Ama “sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.”