AŞAĞILIK KOMPLEKSİNİN KISA TARİHİ
Eski zamanlarda çok güçlü bir adam vardı. Bu adam istediği her yere gidebilir, istediği herkesle görüşebilir, misafirleri de hiç eksik olmazdı. Zengindi. Para kazanmak için çok da fazla çalışmasına gerek yoktu. Onunla konuşmak isteyen onun dilini öğrenirdi. Yapması gereken tek şey, gücünü korumaktı. Bunu adalet içinde yaptığı için uzun süre gücünü korudu. İş yaptığı herkes onun adaletine güveniyordu. Bu adam türlü iksirlerle kendini genç tutmayı biliyordu. Bahar gelince başladığı çalışmalarına kış gelmeden son veriyordu. Etrafındaki herkes bu adamın şirketinde çalışmak için can atıyordu. Her yere güzel eserler bırakıyor ve hayırla anılıyordu. Günler günleri aylar ayları ve yıllar yılları kovaladı. Dünya değişti ve bizim adam dünyanın değiştiğini pek anlayamadı. Misafirleri artık onun dilini konuşmaz olmuşlardı. Para deseniz, artık eskisi gibi kolay gelmiyordu. Yanında çalışmak için sıraya girenler artık başka yerlere gider olmuşlardı. Bizim adam yaşlandığını hissetti. Ama ölmeden mezara girmek de ona göre değildi. Evlatlarını yetiştirmeye çalıştı. Diğer memleketlere gönderdi çocuklarını. Orada neler olduğunu öğrensinler ve serveti dağılıp gitmesin diye. Ama çocukları eve dönünce babalarını suçlamaya başladılar. Gittikleri diğer evlere hayran kalmışlardı.
Büyük bir bahçede, birlikte huzur içinde yenilen yemeklerin eski tadı kalmadı. Her yemekte hırgür çıkmaya başladı. Çalışanlar yavaş yavaş kendilerine başka evler bulmaya başladılar. Her giden bahçeden bir kısmı koparıp gitmişti. Ama bunlar daha iyi günlerdi. Sonra evlatların bahçenin içindeki evlerinden kovulması süreci başladı. Baba neredeyse yatalaktı ama bahçenin diğer kısmından gelen evlatlarına elinden geldiğince iyi davrandı. Evin boş odalarını onlara verdi. Babanın beklediği kendisinin ilânihaye evin reisi olması değildi. Evin dağılmamasını istiyordu. Eski büyük bahçe olmasa da elde kalan evin güzel olmasını istiyordu.
Evlatlardan hayta olanlar diğer evlere gidip onlara hayran kaldılar. Gece olunca kapıları açıp onları evin içine aldılar. Baba bunu görünce itiraz etmeye çalıştı ama babayı ceberrut olarak gösterip susturdular. Sonra baba öldü ve evin içinde büyük bir kavga koptu. Evi satmak isteyenlerle evi korumak isteyen evlatlar birbirine girdiler. Zar zor da olsa ev elde kalmıştı ama evde sözü geçenler babayı hiç sevmeyenlerdi. Evin içinde ona ait ne varsa söküp attılar. Neredeyse babalarının mezar taşına bile tahammülleri kalmamıştı. Uzunca bir süre kendileri gibi olmaktan utandılar. Düşmanlarını sevip onların sofralarına oturmakla şeref aradılar. Sonra torunlardan biri ortaya çıktı ve bu aşağılık kompleksi parantezini kapatmak istedi. Ev biraz derlenip toparlanmış, bahçe de çiçekler açmıştı ya… Evin etrafında yine uğursuzlar dört dönmeye başlamıştı.
Bu hikaye henüz bitmedi. Geri kalan kısmını hep birlikte yaşıyoruz. Sizce aşağılık kompleksinin tarihini yazanlar mı kazanır dersiniz yoksa evi korumak isteyenler mi? Buyurun tahmine…