EKONOMİ NOTLARIM
Dün sabah saat 09.00’da, ABD’nin yeni Başkan’ı Trump’ın konuşmasına hazırlandığı anlarda, Ekonomi Gazeteciler Derneği’nin organize ettiği ve konuğunun da Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Bülent Gedikli olduğu bir toplantıya katıldım.
Türkiye’nin fotoğrafını genel hatlarıyla anlatmaya başladı son derece nezaketli ve yumuşak bir üslubu ile, herkese söz hakkı tanıyarak tüm soruları yanıtladı, tabii herkesi etkilemiş olmalı ki tarzıyla karşıt görüşler olmasına rağmen ortam son derece samimiydi.
Notlarımı paylaşmak isterim; özellikle ABD ekonomisi hakkında çok önemli birkaç noktaya değindi ve “seçim sonuçlarından kim çıkarsa çıksın Amerika ekonomisi resesyona girer. Kimin seçildiği hiç fark etmez” dedi.
Yabancı yatırımcıya dair ise; Türkiye’ye gelmek isteyen muazzam bir yabancı sermaye var. Hiç de birilerinin söylediği gibi değil. Türkiye’ye gelip milyarlarca dolar yatırım yapmak isteyen şirketler var. Bunların görüşmeleri de yürütülüyor Küresel finansal çağın sonuna geldiğimizi düşünüyorum. Bundan sonrası yeni bir reel sektör çağının başlangıcıdır. Dünya ekonomisinde bazı döngülerin olduğunu, 50-60 yılda bir bunun tekrar ettiğini ve enteresan bir dönemeçten geçildiğini söyleyen Bülent Gedikli sözlerine şöyle devam etti: Tabii bir dönem değişirken bunun sancıları olacaktır. Bizim temennimiz bunun hem dünya hem de Türkiye için minimuma inmesidir. Dünya ekonomisindeki temel trendlerde bir değişiklik yok. Bol likidite, bol para dönemi, düşük faiz devam edecek. Enflasyon yine olmayacak, deflasyonist süreçler ağır basacak. Merkez bankaları para basmaya devam edecektir. 2008 yılında başlayan finansal krizi genel olarak merkez bankaları veya para politikaları üzerinden yönetmeye çalıştılar. Maliye politikaları işlemiyordu. İlk akla şu gelir; devletler devreye girsin, madem talepte eksiklik var onu telafi etsin. Peki onu niye yapamadılar? Çünkü devletler iflas etti de ondan, gırtlağına kadar hepsi borçlu... Bekledikleri şey şuydu; servet değerlerini artırma yani aslında balon oluşturma... Böylece insanlar kendilerini gelir sahibi sanıp harcamaya yönelir umudu oldu. Fakat böyle olmadı, likidite tuzağı oldu, her taraf nakit doldu. Dünyanın en büyük 10 firmasında inanılmaz nakit havuzları var ama bir işe yaramıyor.
Gedikli, merkez bankalarının bastıkları paraları dönüp dolaşıp kendilerinin stok etmeye başladığını, bunun harcamaya dönüşü olmadığını, basılan paranın yağmur olup toprağa yağmadığını söyledi. Avrupa Birliği’nde (AB) durumun daha feci olduğunu belirterek, “AB bu gidişle iflah olacağa benzemiyor, merkez bankasının para basma süreci devam edecektir. Bu işin bir tarafında kur savaşları, şirketlerin borçlulukları var. Çok önemli bankacılık sorunlarının çıktığını göreceğiz. AB pazar kaybı da yaşıyor. Özellikle Çin pazarında sıkıntı yaşıyorlar, Rusya pazarını da kaybetmeye başladılar. Böyle bir pazar sorunu yaşamaları AB açısından hiç de olumlu gözükmüyor. Türkiye-AB ilişkileri açısından da farklı bir manzara ortaya çıkıyor.” dedi.
Yarın devam edelim…