KARAGÖZ VE HACİVAT BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'DE
İstanbul Kukla Fesitvali başladı. 30 Ekim’e kadar farklı kukla tiyatrolarının temsillerini izleyebilecek İstanbullular. Kukla dediğimizde aklımıza Karagöz Hacivat gelir. Çocukluğumuz gelir. Geleneksel sanatlarımız gelir.
Karagöz Hacivat yıllar içinde zamana yenik düşmüş değerlerimiz. Ezel Akay’ın çektiği Beyazıt Öztürk’ün oynadığı Karagöz ve Hacivat Neden Öldürüldü’yü saymazsak hatırlayanı çıkmaz.
Dün Akif Emre geleneksel sanatlarımız üzerine nefis bir yazı kaleme aldı Yeni Şafak’taki köşesinde. Daha çok ebru ekseninde yapılan değerlendirmelerle bu sanatın nasıl bilinçli şekilde görmezden gelindiği, sanat camiasından dışlandığı ve bu sanata gönül vermiş kişiler eliyle nasıl kefeni yırttığını ifade etmiş.
Doğru tespitler. Modern dünya maalesef endüstriyel hale getiremediği, küresel pazarlarda yeterince sömüremeyeceği hiçbir şeye değer vermiyor. Modern sanatın böylesi yüceltilmesinin ardında, GDO’su değiştirilmiş sanat anlayışı yatırıyor olamaz mı?
Söz tekrar Karagöz ve Hacivat’a getirelim. Bu gölge oyunu, bu toprakları anlatan buradan kahramanlarla beslenen bir oyundur. Onu sevmeyi, izlemeyi bırakmamızla toplumsal olarak çölleşmeye başlamamız benzer zamanlara denk gelir.
Modern eğlence çarkının etrafında, cazibesini yitiren gölge oyununun zamanla izleyicisi de azaldı. Ramazanda bir iki gösteri dışında hatırlayan kalmadı.
Oysa...
Eğer dünyada var olmak istiyorsak kendi oyunumuz olmalı. Sadece folklor değil. Modernize edilmiş gölge oyunlarıyla genetiğimizdeki irfanı sahneye taşımak için ne gibi bir engel olabilir?
Karagöz ve Hacivat, aynı zamanda yaşadığımız dünyayı tanımlayan karakterler değil mi?
Sarkastik diyaloglarla dünyayı eleştiren, düzene baş kaldıran figürler değil mi?
Şimdi bir öneri. Alalım Karagöz ve Hacivat’ı bugüne getirelim. Metrobüse binsinler, 15 Temmuz’da tanklara karşı dursunlar. Birleşmiş Milletler’e gidip kürsüye çıksınlar ve kendi dillerinde dünyaya seslensinler.
Günümüzün dilini, günümüzün meselelerini konuşmaya başlasınlar.
Yeni kahramanlar ekleyelim mesela... Tankın önüne siper olan kişiler, bilim adamlarımız, edebiyatçılarımız olsun bu oyunların içinde.
Karagöz ve Hacivat yeniden doğsun. Dünyadaki tüm kuklaları ifşa etsinler ve ipleri ellerinde tutanlar itirazlarını yükseltsinler.
Doğrusu umutluyum. Halkın içinden çıkıp gelen bir oyun kendine yeniden yer bulacaktır izleyicilerin arasında.
Dünyada bunca tiyatro oynanırken, Suriye’de kuklacılar eliyle bir oyun sergilenirken Tuzsuz Deli Bekir ortaya çıkıp bir nara atmalı. Kendimizi kendimize anlatmalı.
Oyunları bozmak için oyunları bilmemiz gerekir. Yeni nesle oyunları göstermenin en iyi yolu da oyunları öğretmek olacaktır.
Tüm Karagöz karakterlerini bilen bir genç eminim hayata daha hazırlıklı olacaktır.
Dünyayı perdenin gerisinde yöneten kişileri görünce figüran olmayı reddedecektir.
Karagöz ve Hacivat deyip geçmeyin. Bazen hep bildiğimiz düşündüğümüz şeyleri hiç bilmiyor çıkabiliriz. Şöyle bir dünyaya bakarız ve dünyanın tüm Hacivat-Karagözlerine selam yollarız.
Kukla Festivali’ne giderseniz, siz siz olun oyuna dikkat ettiğiniz gibi kuklacıya da dikkat edin. Ne? Kuklacıyı göremediniz mi? İşte o zaman gerçekten usta işi bir oyunun içindesiniz.