İYİLER ÖLMEZ
Saraybosna’dayım. Bu yıl üçüncü gelişim, toplamda ise yedinci defa. Bu yılki gelişlerimin ilki Cüda ismindeki romanımın Saraybosnalı okurlarına yönelik okuması içindi. Bir Saraybosna romanı olan ruhunun gezdiği topraklara gezmeye getirmiştim. İkincisinde bir iftar için gelmiştik ve iftarın ardından bir sahurla sona erdirdiğimiz geziydi. Neredeyse 24 saat içine sıkışan, yorucu ama bir o kadar lezzetli saatlerdi. Saraybosna her gelişimde kulağıma bir şeyler fısıldar. Ben de bunları kaleme alırım. Her geçen gün aşkımın arttığı bir şehir Saraybosna. Niye diye sormayın, Saraybosna’yı neden sevdiğimi bilsem eminim sıkılmaya başlardım.
Saraybosna bu geldiğimde bana şunu fısıldadı: İyiler ölmez.
Şehre girdiğimde altyapı çalışmaları nedeniyle trafik yoğunluğunun arttığını görünce sevindim. Balkanlardan İstanbul’a soğuk ve yağışlı hava dalgası geliyorsa İstanbul’dan da trafik gelmiş olmalı dedim. Şehrin damarları temizleniyordu. Sevinmeyip ne yapayım.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin hediye ettiği tramvaylar Saraybosna’da üzerinde bir Mevlevi figürüyle dolaşırken hep bunu söylüyordu.
Sonra 15 Temmuz’a Saraybosna’da yakalanan dostlarımızla konuştuk. O gece nasıl harıl harıl televizyonlara görüş yetiştirmeye çalıştıklarını dinledim. Uzun gece Saraybosna’da daha bir uzun geçmiş. Bir göz İstanbul’da, heyecanla güzel haberleri takip etmişler. Gün ağarırken şunu fısıldamış Saraybosna onlara: İyiler ölmez.
Sonra bir belediye binasına giriyorum. Başkanla konuşacaklarımız var. Saraybosna’nın genç belediye başkanlarından biri. Yaşı henüz 33 ama ikinci dönemi. Üzerinde takım elbise yok. Kahve eşliğinde sohbetimiz koyulaşıyor. Şehirden ve diğer şeylerden söz ediyoruz. Makam koltuğunun arkasında işlemeli bir tablo. Resim yok. Duvarlara göz atarken Alija’nın bereli, mütebessim bir fotoğrafıyla karşılaşıyorum. Alija fısıldıyor sanki duvardan: İyiler ölmez. 19 Ekim’in onun ölüm yıldönümü olduğunu hatırlıyorum.
Şehre dönerken yüzyıllar öncesi yapılmış ve ihya edileli birkaç sene olmuş Bekir Baba Camii’ni görüyorum. Bekir Baba da aynı şeyi söylüyor. İyiler ölmez.
Birden fark ediyorum ki, bu yolculukta yanıma Mustafa Kutlu ile birlikte çıkmışım. Edebiyatımızın usulü bilen usul usul yazan dev hikayecisiyle. Onun kitabının adı, son kitabının adı bu İyiler Ölmez.
İyiler ölmüyor gerçekten, iyilikler ölmüyor. İyi niyete kurşun işlemiyor. İyiler kazanıyor her daim, kaybetmiş görünseler bile.
Şehre düşen yağmur damlası yanağa konarken aynı şeyi söylüyor. Yapımı beklenen Kahramanlar Tepesi anıtı aynı şeyi fısıldıyor.
İyiler ölmez diyor Saraybosna, Milyatska nehri akarken bir nakarat gibi fısıldıyor. Bak diyor Başçarşı hala ayakta, hala camiler ve ezanlar duruyor. Hala nefes alıyor bu kadim şehir.
Azıcık dinlenip tekrar şehrin sokaklarına düşmeye hazırlanırken kendi kendime iyiler ölmez diye tekrar ediyorum. Aklımda 15 Temmuz Şehitleri ve Alija... Muhakkak tanışacaklar o ölmedikleri yerde diye düşünüyorum.
Sonra o ayet geliyor aklıma: Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz...
Onlar aramızda değil. Ama ölmek mi? Sanmıyorum.
Tebessümleri bize daha güzel bir dünyanın kapılarını açıyor.
Mustafa Kutlu tam da Necip Fazıl Ödülü’nü aldığı yıl söylenmesi gerekeni söylüyor: İyiler Ölmez