POST-KOLONYAL TERÖR FESTİVALİ
Hafta sonu İstanbul’da kahve festivali vardı. Aman canım kahvenin festivali mi olur, olsa olsa sade veya şekerlisi olur, afiyetle içeriz diyorsanız sabır derim.
Kahvenin tarihine dalıp başınızı şişirmeyeceğim. Onu içmenin şehirli bir kültür olarak Batı’ya İstanbul’dan geçtiğini zaten cümle alem biliyor. Festivalde üçüncü nesil kahve deneyimi diye bir şey vardı ondan bahsetmek istiyorum. Sonra nasipse oradan dünyanın hallerine geçiş yaparız. Olmazsa da kahve kokulu bir yazı okumuş olursunuz.
Üçüncü nesil kahveyi özetlemek için birinci ve ikinci nesli tanımlamamız gerekiyor. Kurukahveci Mehmet Efendi’den kahve alırsınız ve eve gelip iki fincan demlersiniz. Bu birinci nesil. Starbucks namında bir kahve dükkanları zincirine gidersiniz ve orada kahvenizi tarif edersiniz, tall, grande, yok espresso, americano söylersiniz bir şeyler. Bu da ikinci nesil kahve. Üçüncü ise küçük bir dükkan düşünün, adam dünyanın farklı ülkelerinden kahve getirmiş ve laboratuvar ortamında size kahve hazırlıyor. İşte bu üçüncü nesil kahve oluyor.
Ben klasik olan kahveyi severim ağzımın tadını değiştirmeye hiç gerek yok diyorsanız, kahve festivali yerine başka etkinlikler bulmak daha iyi olacaktır. Ama yine de kahvenin artan çeşitleriyle küreselleşmenin resmi içeceklerinden biri olduğunu aklınızda tutun.
Niye uzun uzun anlattım. Dünyanın hali de buna çok benziyor. Ama kahve kadar masum değil elbette. Birinci nesil emperyalizmde toplarla tüfeklerle ülkemizi işgal etmeye çalıştılar. Kısmen başardılar ama nihai sonucu alamadılar. Bunu becermeyince bölerek yeni ülkeler kurdular ve yeni bir statüko tesis ettiler. Bu ikinci nesil emperyalizme tekabül ediyor.
Üçüncü nesil emperyalizm ise laboratuvar ortamlarında kurulan terör örgütleriyle gerçekleştiriliyor. İstekler, mesajlar patlayıcı dolu kamyonlarla, canlı bombalarla iletiliyor. Kahve için su gerekir, bu emperyalistler için kan gerekiyor, insan kanı, masum kanı.
Dünya gerçekten çok nezaketsiz bir yer oldu. Bu emperyalizm zaten ahlak konusunda örnek teşkil edecek değildi ama bu kadar pespaye olduğu da görülmemişti.
Alışkanlıklar değiştirilerek bu yeni durumu normal haline getirmeye çalışıyor terör kuklacıları. PKK veya FETÖ’ye yönelik tüm hareketleri titizlikle inceleyen ABD ve AB, terörün ortaya çıkardığı yeni durumları anlamazdan geliyorlar.
İş kahve hazırlamak kadar kolay değil elbette. Kahvenin üçüncü nesli kadar keyfi de değil üçüncü nesil emperyalizm. Masumların kanları, ülkelerin istikrarlarıyla ödenen bedelden söz ediyoruz.
Kahve festivali yapan yapsın ama bu ülkede terör festivali yapmak isteyenler karşılarında halkı bulacaklardır, doğrudan halkı. Hangi demleme usulüyle gelecek olurlarsa olsunlar halk terör görünümlü teröre gerekli cevabı verecektir. Örgütlerin adını istediğiniz kadar değiştirin, hangi laboratuvarda hazırlandığı belli olan terör içkisini Türkiye’ye yutturmaları oldukça zor görünüyor.
Kılıfı ne olursa olsun, patronu kim olursa olsun terör festivali arzu ettiği sonuca ulaşamayacak. Çünkü karşı karşıya olduğumuz şey varlık-yokluk mücadelesidir.