İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

AFFEDİLMEYEN

YAYINLAMA:

Ünlü bir Amerikan filmidir Affedilmeyen. Orijinal adıyla Unforgiven. Adaletin içindeki adaletsizliği veya adaletsizliğin içindeki adaleti tartışır. Konuşma dili olarak kurşunlar tercih edilse de öğreticidir. Amerika’nın adalet anlayışını göstermesi ve davranış kalıplarını gözler önüne sermesi nedeniyle de ayrıca dikkat değer bir filmdir.

Affetmek elbette güzel bir haslet. Soylu bir davranış. Ancak benzer farklı olaylara toplumun verdiği tepkiler affın sınırlarını ve imkanlarını yeniden tartışmamızı gerekiyor.

İki farklı olayla örneklendireceğim.

Abdullah Hüseyinzade, bundan yaklaşık on yıl önce henüz 18 yaşındayken bir arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. İran yasaları kurbanın yakınlarına af imkanı verse de çocuğun annesi son ana kadar katili affetmeye yanaşmadı. Sonra idam sehpasında katili affetti anne. Dünyaya ilham veren bir kişilik oldu. Affın ve merhametin unutulduğu bir dönemde acılara kül basıp affetmeyi herkes dünya için bir ümit ışığı olarak gördü. Affeden kişinin adı Kübra Samareh, kendisi Türkiye’de bazı belediyelerin davetlisi olarak geldi ve gazetelerde röportajları yayınlandı. Kimse ona oğlunun katilini neden affettiğiyle ilgili suçlayıcı bir soru sormadı. Aksine yaptığının ne denli soylu bir davranış olduğu söylendi.

İkinci örnek de şu: Yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar, trafikte bir polisin ölümüne sebep oldu. Kusurlu olsa da adam öldürme niyetiyle yapılmış bir durum söz konusu değildi. Anca sürdüğü arabanın lüks olması, önemli bir ismin oğlu olması davayı toplumsal adaletsizliğin test edildiği bir sürece dönüştürdü. Rüzgar Çetin en ağır şekilde cezalandırılmalıydı çünkü zenginler suç işleyip bunların yanlarına kar kalacağını düşünmemelilerdi. Kimsenin içinde Rüzgar’a karşı derin bir nefret ve intikam hissi olduğunu düşünmüyorum. Rüzgar sadece bir sembol.

Sonra bir gelişme daha yaşanıyor. Ölen polisin eşi Rüzgar Çetin hakkındaki davadan vazgeçiyor. Affediyor yani. Toplumdan bu acılı kadına karşı derin bir uğultu yükseliyor. Polisin eşinin affetme hakkını kullanması toplumun hoşuna gitmiyor. Kadın kendini izah etmek zorunda kalıyor. Gerekçelerini açıklıyor. Belki hayatına yeni bir başlangıç yapmaya çalışıyor affederek ama buna izin verilmiyor. Rüzgar Çetin hakkında açılan kamu davasının maktul polisin eşinin açtığı dava ile sonlanmayacağı söyleniyor. İşin hukuki kısmını bilmiyorum ancak insanların elinden affetme hakkının alınmasını sakıncalı buluyorum.

Affetmek adaletin tesisini engellemek değildir. Sadece kördüğüm haline gelmiş dünya işlerinde başka bir şey söylemektir, kalbin var olduğunu, pişmanlığın hala mümkün olabileceğini göstermektir. Çoğu defa içimiz kan ağlar affederken, çekilen acılar gözümüzün önüne gelir ve tereddüt yaşarız. Ama affetmek soylu bir davranıştır. Tabii ortada af dileyen varsa, pişman olan, pişmanlığı sinsi bir taktik olarak görmeyen varsa...

Affedilmeyen, bir kasaba özelinde Amerika’da suç ve ceza kavramlarına özgün bir bakış geliştirir. Toplumun farklı kesimlerinin suç ortaklığını gösterir. Kişiye yönelik suçlarda affetmek veya affetmemek iki seçenektir. İkisi de saygıyı gerektirir. Yeter ki kendimizi affetmemeye hapsetmeyelim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *