İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

TÜRKİYE'NİN EŞKALİNİ ÇİZEN ADAM: ATTİLA İLHAN

YAYINLAMA:

Dün Attila İlhan’ın 11. ölüm yıldönümüydü. İlhan, şair desek şairden fazlası, yazar desek yazardan fazlasıdır. Mutat adımlarla yürüdüğü sabah güzergahı gibi kendine özgü bir izler bırakmıştır Türkiye’ye. Sevdaya düşen herkes ömrünün bir döneminde iltica edebilir satırlarına. Kafası karışan herkes çıkmaz sokaklara düşme pahasına satırlarıyla yolculuk edebilir.

Dün aynı zamanda Aşure günüydü. Attila İlhan, arada mesafelerin uzun olduğu bir zamanın insanıydı. İnsanların benzer düşüncelere sahip olabileceğini geç fark ettikleri bir dönemin. Aşure günü Türkiye’de genellikle Hazreti Nuh’un gemisine izafe edilen tatlıyla özdeşleşir. Ama Peygamber torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela’da Yezit tarafından katledilmesinin de yıldönümüdür. Karmaşık bir tarih. Hüzün ve umut aynı günde bir araya geliyor. Attila İlhan’ın ölüm yıldönümü ile Kerbela’nın aynı ana denk gelmesini bir şiirle analım.

“Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi/ Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu/ Dört bıçak çekip vurdular dört kişi/ Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu”

Cinayet Saati şiiri, Attila İlhan’dan. Attila İlhan’ı Kerbela’dan bugüne işlenen tüm cinayetlerin görgü tanığı olarak nitelememiz mümkün. Gören bir vicdan, duyan bir kalp. Güncel olanlar buharlaşınca geride kalıcı olanlar kalıyor.

Burada bir es verip eşkal belirleme çılgınlığına dair ufak notlar verelim. Los Angeles polis teşkilatı 1959 Şubatı’nda kullanmış ilk defa robot resmi. İçki dükkanlarından birinde gerçekleşen silahlı soygunu gerçekleştiren kişi robot resim araclığı ile yakalanmış. Bizde de genelde eşkal denir robot resme. Resim sanatının gelişmemiş olmasından mıdır nedir bizdeki eşkalleri genelde beğenmem. Faydası var mıdır bilmem.

Es bitti. Attila İlhan için Türkiye’nin eşkalini çizen adam desek yeridir. Sevdayı da vatanı da düşünceyi de tenakuz oluşturmadan bünyesinde toplayabilmiş birisiydi. Ortada bir cinayet vardı. Bu cinayeti herkesten evvel görmüştü. Eşkali bir şiirin dizelerine sıkıştırmıştı. Haliç’te bir vapurun vurulması, Türkiye’ye kast eden bir şebekenin varlığıyla eş değerdeydi.

Attila İlhan’ın tek yapabildiği eşkal belirlemekti. Katilleri yakalamaya veya onları adalete teslim etmeye güç yetirmesi mümkün değildi.

Los Angeles’ta yapılan ilk robot resim nasıl ki katilin teşhisinde fayda sağladıysa onun şiirleri gönlümüzün yazıları da aklımızın, hafızamızın eşkalini çiziyordu. Sadece katili değil maktülü de mükemmel şekilde resmediyordu.

Sormaktan vazgeçmeden bir dedektif titizliği ile hangi sorusunu sormaya başladı. Hangi Atatürk, Hangi Sol, Hangi Laiklik, Hangi Batı ve devam eden kitaplarıyla Türkiye’nin ve muhataplarının eşkalini çizmeye gayret sarf etti. Düşünceleri ve hayata baktığı pencere bu yazının konusu değil. Ancak şunu biliyoruz ki Attila İlhan, bu topraklarda işlenen kültür, sabat, sermaye eliyle işlenen birçok cinayetin görgü tanığıydı. Her birinin eşkalini ressam titizliği ile çizdi. Geride bıraktığı eserlerde herkes aşina olduğu bir katilin suretini ve toplamda da suikastlere maruz kalan bir ülkenin eşkalini görüyor. Belki tam da bu yüzden onu severken yazdıklarıyla içimiz burkuluyordur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *