KREDİ NOTUN KADAR KONUŞ
Bu kredi değerlendirme kuruluşları ne iş yapar? Size kısaca anlatıyım. Mutlaka benim anlattığımdan çok daha fazlası vardır ama yine de bilinmesi gerekenler şunlar: Hani paraya ihtiyacınız olduğunda bankaya gidiyorsunuz ya. Bankacı da sizin TC kimlik numaranızı bir yerlere yazıyor ve “Maalesef kredi puanınız düşük. Size kredi çıkamaz” diyor. İşte aynen bunun, çok büyük şirketler ve ülkeler için yapılanı.
Dünya çok büyük. Koca koca şirketler ve ülkeler. Hepsi paranın peşinde. Siz hangisinin iyi durumda, hangisinin kötü durumda olduğunu bilemiyorsunuz. İşte o zaman da bankacının size yaptığı gibi kredi değerlendirme kuruluşlarının raporlarına, verilerine bakıyorsunuz. Yukarıdaki gibi anlatınca bu kuruluşlar sütten çıkma ak kaşıkmış gibi düşünmeyin. İşin içinde bin bir türlü iş dönüyor. Mesela, sizin ne zaman paraya ihtiyacınız olur? Kötü durumda olduğunuzda di mi? Durumunuz iyi olsa zaten para istemezsiniz. Ama bankalar durumu iyi olanlara ihtiyacı olmayan şeyler satın alsınlar diye kredi verir durumdalar zaten. Yani aslında hiç bir işe yaramazlar.
Gelelim bu uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarına. Bunlar iki türlü rapor yayınlıyorlar. Birincisi şirket ya da devletler bu kurumlara para veriyor. “Beni denetle” diye. Amaç “Durumum belli olsun ki, daha rahat borç bulabileyim” demek. İkincisi ise bu kurumlar, para almasalarda bazı şirketleri ve ülkeleri kendi başlarına incelerler. Bu incelemelerin sonucunda rapor hazırlarlar. Siz isteseniz de istemeseniz de. Pekiyi bunu niye yaparlar? Çünkü müşterileri ister. Öyle ya bir ülkeye yatırım yapacaklarsa ne durumda olduğunu bilmek isterler.
Bu kredi derecelendirme kuruluşlarının raporları önemlidir. Şundan dolayı: Amerika’da bizim gibi SGK yok. İsteyen özel emeklilik fonlarına başvuruyor. Kimi zaman şirketler, kimi zaman sendikalar bu devasa fonları yönetiyor. Amaç fona katkıda bulunan çalışanların parasını en iyi şekilde değerlendirmek. Bizdeki biraz OYAK’a benziyor. Farkı Amerikalılar devletten emekli maaşı almıyor.
İşte bu devasa fonların kuruluş bildirgelerinde “Yatırım yapılabilir notu almayanlara para yatırılamaz” yazıyor. İşte Türkiye’nin kredi notunun düşmesindeki kritik nokta da bu. Biz şimdiye kadar “Yatırım yapılabilir” notuna sahiptik. Bu nota sahip olduğumuz için de başka yatırımcılar, “Uluslararası fonlar bu ülkeye gelebilir korumda. Demek ki işler iyi” diye düşünüp para yatırıyordu. Şimdi ise bu fonların gitme olasılığı var. Eğer gidemezler ise de, yenilerinin gelme şansı az. Yeni gelenlerin ise daha yüksek faiz isteyeceği kesin. “Sütten çıkma ak kaşık değiller” demiştim. Çünkü bunların ana geçim kaynağı kendilerine para verip, “Bizi denetleyin” diyen müşteriler. Bu tayfanın, 2008 yılında sırf bu yüzden birçok skandalı görmediği ortaya çıktı. Bu derecelendirme kuruluşları, birbiri ardına batan veya devlete devredilen kuruluşların bir tekinde bile kimseyi uyarmamışlardı. Yani resmen uyumuşlardı veya halkı kandırmışlardı. Bu anlaşılınca yedikleri herzelerde ortalığa saçıldı tabii.
Yine de bu kuruluşları yok saymak imkansız. Önemliler mi? Evet önemliler? Olmasalar ölür müyüz? Yoo hayatımıza devam ederiz. Yani böyle bir durum anlayacağınız. Türkiye üzerine bir baskı var. Açıkça görülüyor. Bir darbeyi önlediğimiz için bile hesap verir durumdayız. Derdimizi bir türlü anlatamıyoruz. Bu kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmesi bu planın bir parçası mı? Açıkçası bilemiyorum. Ama plana hizmet ettiği muhakkak.
Uygulamadan çıkan dram
Şanlıurfa’da bir gece uygulama yapılıyor. Yani eğlence yerlerinde denetim. Denetimlerde tam 28 Suriyeli kadın konsomatristlik yaparken yakalanıyor. Şaşırdık mı? Şahsen ben hiç şaşırmadım. Bu dramlar daha da büyüyecek. Maalesef büyüyecek. Çünkü başka bir ülkeden geldiler. Hiç bir şeyleri yok. Biz ne kadar elimizdeki avucumuzdakini versek de bu zavallı insanları kötü niyetli olarak kullanmak isteyenler çıkacak. Çaresizlik içinde evlerinden barklarından uzak bu insanlar da bu yollarda ezilecek.
Neye kızsam bilmiyorum. Bu kadınları böylesi bir işte çalıştıranlara mı? Bu kadınlarla oturup kalkanlara mı? Yoksa bu kadıncağızları arayıp bulup bu işlere ikna edenlere mi? Suçlu bir değil ki? Bin tane! Tecrübem bu haberlerin sadece konsomatristlikle sınırlığı kalmayacağını gösteriyor. Öncelikle (Eğer süratle önlem alınmazsa) fuhuş haberlerini görmeye başlayacağız. Sonrasında hırsızlık, kapkaç ve gasp. Belki de uyuşturucu. Bu insanlar “Kötü” anlamında söylemiyorum. Belki ben de, siz de böyle bir duruma düşsek mecbur kalır yaparız. Altını çizmek istediğim savaşın ne kadar kötü bir şey olduğu. En çok da masumların acı çektiği. Bize düşen ise vatandaşımız diye geçinen ve bu insanları avlamaya çalışanları engellemek.