UFUKTA FIRTNA VAR
Günlerdir tartışılıyor. Türkiye’de gelir dağılımının ne kadar kötü olduğu. Bilinenin tekrarı. Zaten sokakta yaşayan herkes bunun farkında. Nasıl farkında olmasın ki. Parası olan göstermek için elinden geleni yapıyor. Tanınmış mekan işletmecisi Celal Çapa bir röportajında, “İnsanlar arabaları göstermek için yola yakın mekanları tercih ediyorlar” diyordu. Çuvalla parası olanlar, sırf otomobilleri görünebilsin diye egzoz gazı yiye yiye, kir pis içinde kala kala, bir kadeh içeceğe dünyanın parasını veriyorlar. Gidin Bebek’e bakın. Ne dediğimi daha iyi anlarsınız.
Zengin olmak sindirim gerektiren bir olgu. Eğer sindirememişsen, üzerinde iğreti duruyor. Hadi sosyal medyayı geçtim. Klasik medya araçları da bu durumun suyunu çıkarıyor. Normalde en fazla iki asgari ücret alan gazeteci çocuklar başkasının cebinden gidip yiyip içtikleri yerleri ballandıra ballandıra anlatıyor. Bunun adı da gazetecilik oluyor.
Zaten eşitsizlik doğumda başlıyor. Okulda devam ediyor. İş bulma-evlenme-ev alma derken uzayıp gidiyor. Buna bir de bu eşitsizliğin gözünüze gözünüze sokulması eklenince siz olsanız sinirlenmez misiniz? Türk insanı iki yerde eşit. Bir mezarın içinde, iki sanal dünyada. İşte bu durum sosyal linçleri beraberinde getiriyor. Bir düşünün. Aslında hiç bir anlamı olmayan Twitter veya Instagram’da tanınmış-zengin ve ünlü kişilere yazılanlara bakın. Buram buram “eziklik” kokuyor. Her fırsatta bir iğneleme, her fırsatta bir sokuşturma çabası. Çünkü internet düzleminde eşit oluyorlar. Eğer kazayla bu ünlü-zengin ve tanınmış kişilerin başına birşey gelirse seyreyleyin gümbürtüyü. Hemen saldırıya geçiyorlar. Sosyal linç dediğim bu. Ayda milyonlarca euro kazanan futbolcu kötü oynadığında yerle bir ediliyor. Sanatçı ise başka taraftan vurulmaya çalışılıyor. İş adamı ise “Öff ki öff.” İşte bu hep biriken öfkelerin yansıması. Nasıl yaparız, ne zaman yaparız bilmiyorum. Ben göremem herhalde. Ama bu gelir dağılımındaki eşitsizlik giderilemez ise bu ülkenin çekeceği var.
Eğlenmeyen nesiller yetiştireceğiz
Ne olurdu o çocuk parkı kalsaydı yerinde? Ne olurdu Anıtkabir çocuk sesleriyle çınlasaydı? Ne olurdu çocukların Anıtkabir’e gelmek için bir sebebi daha olsaydı? CHP’yi anlamak çok güç. Sanki Anıtkabir’in bahçesine alışveriş merkezi kurulmuş gibi davranıyorlar. Kurulan ufacık plastikten bir çocuk parkı. Ne olmuş ki? Çocuklar Anıtkabir’in saygınlığını mı zedelemiş yani? Tam tersi bu yolla saygınlığı çoğalır.
Üstelik çocuğu olmadığı için evlatlık alarak çocuk sevgisini gidermeye çalışan bir adamın kabrinde yapıyorlar bunu. CHP’lilerin yaptığı tümüyle yanlış. Oysa tam tersini savunmaları gerekiyordu bana göre. Eğer Atatürkçü gençler yetiştirmek istiyorlarsa değil kurulan o ufacık çocuk parkını, daha büyüğünü desteklemelilerdi. Anca bu şekilde Atatürk çocukların zihninde yaşam sevgisi ve eğlence ile özdeşleşirdi.
Ebru Gündeş’in nesi eksik?
İnsan bir yere kısılıp kaldığında aklına en çok sevdikleri gelir. Ailesi gelir. Burnunun direği sızlar. Onların desteğine ihtiyaç duyar. Çünkü naçardır. Rıza Sarraf veya Reza Zarrab. Seversin, sevmezsin. Eleştirirsin veya alkışlarsın. Bahsedeceğim şey siyasi değil. İnsani bir durumu ortaya koymak istiyorum. Ebru Gündeş’in şimdi yaptıkları siyasi nedenlerle Zarrab’a saldıranların bile yüreğini burkar diye düşünüyorum.
Ebru Gündeş yanlış yapıyor. Eşi içerideyken, burada bir eli yağda, bir eli balda olduğu halde boşanma işlemine başlamak yanlış. Öyle ya da böyle, adam dışarıdayken bir rüyayı yaşıyordu. Herşey güzel görünüyordu. Özel uçaklarda geziyor, yalılarda oturuyordu. Vereceği konserlerden çok harcama yapıyordu. Müzisyen grubu neyse de kendi ses ve ışık sistemini taşıyordu yanında. Bu tantana yüzünden zarar ediyordu. Bilerek isteyerek, “Namım yürüsün” diyerek.
Eh çocuğu da olmuştu. Kocası içeri girdi. Henüz 6 ay oldu. Ebru Gündeş’in, eskiden yapıp da şimdi yapamadığı ne olabilir ki? Nesi eksildi ki boşanmak istedi? Ekmeği mi kesildi? Sokağa mı atıldı? Hayır. Görünen o ki herşey aynı. Yine bir dolu konser veriyor, yine popüler mi popüler. Bir süre daha bekleyemez miydi? Ortada bir mahkumiyet bile yok. Tamam işler kötü görünüyor. Ama yine de 6 ay, naçar durumdaki, bırak eşin olmasını çocuğunun babasına kazık atmak için çok erken değil mi?