İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

NATÜRLİCH ALAMANYA...

YAYINLAMA:

Tabii ki, doğal olarak Alamanya demek “Natürlich Alamanya”... Alamanya bizim için eski hikayedir. Osmanlı Devleti’nin son demlerinde koca devlete gelen kazık atmış giden kazık atmış. Devleat-i Ali’de ne yapsın denize düşmüş, yılana sarılmış. Pek de alternatif yokmuş zaten o zamanlarda.

Alamanya kendisine hem yağlı bir müşteri bulmuş hem de pazar. Örneğin demiryollarımızın önemli kısmı Alamanlarla ortak yapılmış. Bağdat’a gidecek tren hattının hayalini birlikte kurmuşuz. Sonra gelmiş çatmış Cihan Harbi. Orduya silah lazım. Öncesinden yapılan anlaşmalarla mavzerlerimiz olmuş bizim. Ordumuz Alaman silahlarıyla donanmış. Yetmemiş, Alaman subayları, generalleri kadroya dahil etmişiz.

Herşey iyi hoş olsa bile elimizden koca koca topraklarımız çıkıp gitmiş. Ama yine de bu Alamanların suçu değil. Hep bizim kabahatimiz, en baştaki kabahatimiz Alaman olmamak. Adamlar ne yapabilirler ki, öyle değil mi? Alamanlar genelde bir şeyi tecrübelerle anlarlar, örneğin dünyayı ele geçiremeyeceklerini anlamaları için iki cihan harbi geçirmeleri gerekti. İşin sonunda faşizmin de kötü olduğunu anladılar. Sonra barış sektöründe işleri geliştirmeye başladılar. Enerji kaynakları çoktan taksim edildiği için alternatif enerjilere merak saldılar. Haklarını yememek lazım, iyi çalıştılar. O kadar çalıştılar ama ülkeler sularından enerji üretmeye karar vermesin mi? Hemen çevreci oluverdiler. Oysa kendileri en kirli enerji türü olan atomun santrallerine sahipti. Ama onlar Alaman’dı. Anlamamız mümkün değil.

Dergilerinde plastiğe övgüler düzdüler. Gerçekten plastiği öve öve bitiremedikleri dergileri vardı Alamanların. Kimya sanayisi gelişmiş olduğu için yeryüzünde çözünmesi zor olan bu türe övgüler düzdüler. Doğal olan buydu çünkü, tabii olan değil ama doğal olan buydu. Çünkü menfaat her kapının anahtarıdır Alamanca’da... Bunları niye yazıyorum. HES yaptırmayacak kadar, HES yapanların üzerine köylüleri salacak kadar çevreci olan Alamanlar geçen gün bir tohum şirketini oldukça fazla milyar dolar vererek satın aldılar. Tohumuna para mı verdik derler ya, adamlar tohuma baya bir para verdiler.

Şimdi genetiği ile oynanmış tohumları övme zamanıdır. Anlı şanlı çevre, coğrafya, gezi dergilerimiz işte bu şirketin sponsorluğunda doğa turları bile düzenler. İyi de etik metik ne olacak diye sorduğunuzu varsayıyorum. Yahu karıştırmayın orayı, anlı şanlı aktivist gazeteciler Alman fonlarıyla besleniyor, İsveç fonlarını da kürdan niyetine kullanıyor. Siz sadece hidroelektrik santrale karşı çıkın, Spiegel’de Erdoğan’a sövün, gerisi kolay. Alamanlar sizi tüm dertlerinizden doğal olarak kurtaracaktır.

İçinize sinmiyorsa size Erdoğan yandaşı diye bir kulp takarlar ömrü billah üzerinizden çıkaramazsınız. Sözün özü şu: Tabii olmak için doğal olmanıza gerek yok. Atom santralleriyle bezeli bir ülkenin, plastik tutkunu endüstrilerinin, genetiğiyle oynanmış tohumları olduğunu düşünmeyin. Yormayın güzel zihninizi bunlarla. Yeterince doğal olursanız belki Alamanlar bir gün size de kucaklarını açar, gazetelerinde yazdırır, anlı şanlı ödüllere layık görürler. Doğal olarak yani natürlich...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *