BÜYÜK HAKİKATLERİN SADELİĞİ
Hac bu yıl da Kurban Bayramı’na denk geldi. Şaka şaka... Evet Kurban’a uzak olanlar bunu bazen tekrarlar. Hakikatin aydınlığından uzak düşenler için takvim başka türlü işler. Oysa Kurban ve hac birbirinin tamamlayıcısı iki ibadet. İkisi de Yüce Yaradan’a yakın olmak için eda ediliyor. Kurban Bayramı hacca gidemeyenler için yakınlaşmanın diğer bir formunu oluşturuyor. Allah yolunda can vermek sadece Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etme yolculuğuyla ilgili değil. Hakikatin örtülmemesi için canlarını ortaya koyanlar, şehitler bize Kurban’ın sadece tarihte kalan bir anıdan ibaret olmadığını açıkça gösteriyor.
15 Temmuz Şehitleri güncel olarak aklımıza gelebilir ama öncesinde Müslümanların varoluş mücadeleleri ile hac arasında yakından irtibat vardır. Mesela Bosna Savaşı sırasında, savaş devam ederken hacca giden gazilerin hikayesi vardır. Kimi elini, kimi ayağını, kimi gözünü kaybetmiş gaziler Suudi Arabistan Kralı Fahd’ın davetlisi olarak kutsal topraklara ulaşmıştı. Bu sene de 15 Temmuz şehitlerinin aileleri hacca gittiler. Kurban olmak, canını feda etmekten daha ötedir. Kurban olmak mesafeleri canıyla aşmaya hazır olmak anlamına gelir.
1994 yılında İslam’ı Avrupa’dan silmek isteyen bir projenin ürünü olan Bosna Savaşı’nda hacca gidenlere, orada Cumhurbaşkanı Alija İzetbegoviç tarafından yapılan konuşmadan hacla ilgili bir kısmı aktarmak istiyorum. “Hacla ilgili ne söylemeli? Pek çok söylenebilir ancak düşüncelerimden yalnızca birkaçını ifade edeceğim. Aklıma gelen ilk şey haccın bir anma olduğudur. Sizler, Kabe’yi ziyaret etme ve sa’y yapma şansına sahip olacaksınız. Sa’y, Hacer ve oğlu İsmail’e dair bir anmadır. Yani, bu bir hatırlamadır ve hatırlama gelişmiş ve medeni halklarla, geri kalmış ve ilkel halkları birbirinden ayıran bir şeydir. Medeni halkların anıları vardır. Önemli şeyleri hatırlayan halklar, tarih dediğimiz şeye sahip olurlar.”
Hac bizim yani İslam dünyasının en önemli tarih dersidir. Bu dersi yaşı, cinsiyeti, ne olursa olsun, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın tüm Müslümanlar ömürlerinde bir defa alır. Hac bizim ata yurdumuzun neresi olduğunu gösterdiği gibi hangi değerler etrafında kümelenmemiz gerektiğini de gösterir. Alija’yı dinlemeye devam ediyoruz... “Haccın farzlarından biri de, bu iki parça kumaşın giyilmesinden oluşan ve bugün hepimizin üzerinde bulunan ihramdır. Anladığım kadarıyla ihram, her insanın kökeninin aynı erkek ve kadına ulaştığı gerçeğinin hatırlanması, kökeninin unutulmaması ve herkesin eşit olduğunun zihinde tutulması için giyiliyor. Gördüğünüz gibi, hac boyunca hepimiz ihramlar içindeyiz ve kesin olarak hiç kimse bir dilenciye krallık taslayamaz. Hepimiz aynı kıyafet içinde ve yalın ayağız. Bu belki de insanlığın, eşitlik konusundaki ulaşılmaz düşüdür. Ve bu, bana göre, hac ve ihramın pek çok anlamından yalnızca birisidir. İhramın ikinci yorumu, tıpkı insanlığın başlangıcının sembolü olduğu gibi, sonunu da sembolize ettiği şeklinde olabilir. Dün, ihramı üzerime giydiğimde, birdenbire bir gün cesedimin toprağa bırakılıp gidileceğini ve Allah’ın huzurunda, yalnızca iyi ve kötü amellerimle kalacağımı düşündüm.”
Konuşmasında tüm büyük hakikatlerin sade olduğunu ekliyor Alija. Büyük hakikatleri anlamak için sadece temiz bir kalp ve düzgün bir zihnin yeterli olacağını söylüyor. Bosna Savaşı’nın ortasında kendisinden emin bir zihin, yüksek bir özgüven ve sonsuz bir tevekkül... Alija, 15 Temmuz’u görse eminim temiz bir kalp ve düzgün bir zihinle İslam’ı savunan kahramanlarla iftihar ederdi.