ALAKART SİYER VE VEDA HUTBESİ
Kurban Bayramı’nı yaşıyoruz. Kurban teslimiyet demektir. Vatan için din için kurban olmaya gönüllü olan çağımızın İsmaillerini minnetle anıyoruz. Candan vazgeçecek kadar çok sevmek nedir gösterdiler. Gönlümüze taht kurdular. Şimdi Hz. İbrahim’den biz tevarüs eden kurban geleneğini yeniden yaşatacağımız günler. İbrahim’in ve İsmail’in fedakarlığı hepimiz için bir yol gösterici olmaya devam ediyor. Biliyorum bayramın ilk günü genelde ciddi yazılar pek tercih edilmez ama aşağıdaki satırları yazmasam olmazdı.
Ortada bir tezgah var. Müslümanlara bir şey anlatmak için içeriden örnekler veriliyor. Ki desinler, bu adam ne güzel şeyler söylüyor. Ki desinler, adam hakikaten haklı. Ülkemizin laiklik standartları kendine özgüdür. Laik olanımız İslam’ı en iyi kendisinin anladığını düşünür. Gerçi bu eskiden beri adetimizdir. Baba erenlerden biri oruç tutmaz ama sahurları da aksatmazmış. Hanımı bu duruma itiraz etmiş. “Efendi sen oruç tutmayıp sahuru aksatmıyorsun” diye. Baba eren de hanımına çıkışmış: “Oruç tutmuyorum günaha giriyorum, sahuru da yapmayıp dinden mi çıkayım?”
İşte böyledir. Bize mahsustur. Şimdi bu baba erenlerin yerini çağdaş kopyaları aldı. Veda Hutbesi’nden örnek vererek İslam’ı yorumluyorlar. FETÖ operasyonlarına gönderme yapıyorlar. Neymiş, suçun şahsiliği, intikamın kötülüğü gibi hususlara dikkat edilmesi gerekiyormuş. Bunu akıl etti ya laik siyasetçimiz, devşirme gazeteci Ahmet Hakan da hemen topa giriyor. Veda Hutbesi’ne atıf yapıyor. Siyer okumasını, Hz. Peygamber’in hayatını işlerine geldiği gibi okuyorlar.
Bunların gazeteci versiyonları uzunca süre Medine Vesikası etrafında tezgah açtılar. İslam tarihini günümüz için bir ticarethane haline dönüştürdüler. Veda Hutbesi ne der? İyi insan ol der kısaca. Dünyada kimsenin hakkını yeme der. Bunları bağlamından koparıp kullanmak bizim cin fikirlilerimize mahsustur. İslam Veda Hutbesi’nden ibaret değildir. Günümüz için Asr-ı Saadet’ten örnek verilecekse Beni Kurezya Yahudileri bahsi daha uygun olur. Medine’de İslam bir şehir devleti haline gelirken yerli Yahudilerle yapılan anlaşmalarla bir vatandaşlık zemini tesis edilmişti. Ancak zaman içinde Yahudiler bu anlaşmayı ihlal ettiler ve hainlik yaptılar. Sonrasında ise üzerlerine sefer eylendi ve Beni Kureyza Yahudileri kendi şeriatlarının öngördüğü şekilde toplu şekilde cezalandırıldılar. Erkeklerin boyunları vuruldu. İhanetin cezasını bu şekilde gördüler. Devir değişti, şartlar değişti ama ihanetin cezası merhamet olmaz olamaz. Bir halkı topyekun yok etmeye çalışan sapık bir güruh için dökülecek gözyaşı merhametle açıklanamaz.
Vatana göz diken, bunun için yapmadıkları hainlik kalmayan kişilerin Veda Hutbesi’nin ardına saklanmasına kimse müsaade etmemelidir. Empati kurmamız gereken kişiler varsa bunlar hainler değil İsmail olmaya gönüllü olan kişilerdir, şehitlerimiz, şehitlerimizin aileleridir. Gereksiz yere öfke kadar gereksiz yere merhamet de zulümdür. Mevlana Hazretlerini hümanizm ikonu haline getirdikten sonra yeni hedef, Hz. Peygamber’in hayatını bütünlüğünden koparıp araç haline getirmek... Yapmaya zaten güçleri yetmez de, milleti aptal yerine koymalarına izin vermeyelim.