İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

15 TEMMUZ , 17 AĞUSTOS : İKİ TARİH TEK KADER

YAYINLAMA:

Felaketler bizi biz yapar. Bazı tarihler millet olarak hep birlikte aldığımız derslerdir. Bir musibet bin nasihatten daha fazla öğreticidir. Ders aldığımız iki geceyi birbiriyle kıyaslayalım. Görelim neler öğrendik, neleri ıskaladık? 17 Ağustos depremi Türkiye’de büyük bir kırılmayı işaret eder. Aynı zamanda 15 Temmuz’la benzerlikleri de vardır. 17 Ağustos’ta bir gece tüm millet sokaklara çıktı. Evleri altından kayıyordu. Çıkmasalardı öleceklerdi. Çıkmayanlardan canlarını kaybedenler oldu. 15 Temmuz’da bir millet meydanları doldurdu. Çıkmasalardı vatan elden gidecekti. Çıkanlardan bazıları hayatını kaybedecekti. Çıktılar ve şehit oldular.

17 Ağustos’ta bir acıyı tüm millet olarak yaşadık. Acımız büyüktü ama dayanışmamız bunun üzerindeydi. 15 Temmuz’da geleceğimizi çaldırmamak üzere tüm millet olarak bir aradaydık. 17 Ağustos’tan sonra bir dönem evlere girmedik. Herkes sokaklardaydı. 15 Temmuz’da da öyle. Evlere girseydik, artçı tehditler her ikisinde de gafil avlayabilirdi.17 Ağustos bizi namerde muhtaç eden bir tarihti. Kendi yaralarımızı saramamıştık. 15 Temmuz bizi namerde muhtaç bırakmak isteyen bir hareketti. Çok şükür başaramadılar.17 Ağustos’un ardından devlete duyulan güven sarsıldı. 15 Temmuz’un ardından millete duyulan güven arttı. 17 Ağustos’ta nerede bu devlet diye soruldu. 15 Temmuz’da nerede bu millet diye sorulmaya gerek kalmadı. Herkes tek vücuttu. 17 Ağustos acıları içimize gömdüğümüz bir tarihti. 15 Temmuz millet olma onurumuzu taçlandırdığımız bir tarih oldu. Biri depremdi diğeri darbe. İkisi de milletin hafızasında derin izler bıraktı. İkisi de unutulmayacak. 15 Temmuz darbe girişimi ülkeyi felç etmeyi amaçlamıştı. Bir deprem etkisi oluşturacaktı. Ama olmadı. Türkiye yüksek ölçekli bu deprem girişimine tepkisini ortaya koydu. Bunlar işin nispeten iyi kısımları. Gelelim eksiklere. 17 Ağustos depreminin ardından bir sonraki deprem için ne kadar hazırlıklıyız? Binalar güçlendirildi belli ölçülerde ama hala sıkış tepiş sokaklarda yaşıyoruz metropollerde. Kendi mezarlarımızın üzerinde kaderimizi bekliyoruz. Toplum olarak unutmadık diyoruz ama köklü adımlar atmayı da bir türlü beceremiyoruz. Arsaları yüceltmeyi, yüksek katlı imar faaliyetlerini sürdürüyoruz. Tüm bunlar varken unutmadık diyerek kendimizi kandırıyoruz. 15 Temmuz.

Buz gibi gerçek. Halkın üzerine sıkılan kurşunlar, hainliğin zirve noktası, kötülüğün en organize hallerinden biri. Tüm toplumun bir şekilde yıllar içinde destek verdiği bir Frankenstein. O geceyi hepimiz yaşadık. Biz unutsak TBMM binası unutmaz, orası unutsa Gölbaşı unutmaz, Gölbaşı unutsa Şehitler Köprüsü unutmaz, Kazan unutsa Çengelköy hatırlar... Unutmamakta sorun yok. Ama çözümleri üretmek? Yeniden olmasın diye fay hatlarına dikkat etmek. Çürük binalara izin vermeme cesaretini çürük şahsiyetlere fırsat vermeyerek gösterebilecek miyiz? Sağlam devlet, sağlam millette bulunur. 15 Temmuz’da bunu öğrendik. Devlet, gücünü milletten alır. Şimdi nasıl bir devlet istediğimizi güçlü bir şekilde ifade etme zamanı. Çürük binaya da çürük devlete de hayır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *