DİRİ OZANLAR DERNEĞİ
Ölü Ozanlar Derneği, nefis bir filmdir. Bir edebiyat öğretmeninin öğrencilere hayatı farklı yönleriyle kavratma, gösterme mücadelesini gösterir. Diri Ozanlar Derneği başlığını işte bu filme bir saygı duruşu olarak seçtim. Film yabancı ama bundan sonra vereceğim örnekler yerli. Zamanın ruhuna uygun şekilde söylemek gerekirse: Yerli ve milli.
Robin Williams’ın oynadığı bu filmden yurdumuza dönüş yapalım. İsmet Özel’in yazılarının bir araya geldiği kitap serisinin, külliyatın üst başlığı: Şairin Devriye Nöbeti İsmet Özel, kıymetli bir şair. Zaman zaman ezber bozan çıkışlarıyla en yakında olduğu kişileri bile ofsayta düşürebiliyor. Onu değerlendirmek benim yetkinliğim dışındadır. Peki o zaman niye onun külliyatından bahsediyoruz. Açıklayayım. 15 Temmuz’da başlayan meydan nöbetleri 7 Ağustos Yenikapı Mitingi’nin ardından 10 Ağustos’ta sona erdi. Şimdilik sona erdi de diyebiliriz.
Mehmet Akif nasıl “Allah bu memlekete bir daha İstiklal Marşı yazdırmak zorunda bırakmasın” dediyse biz de diyoruz ki: “Allah bu millete bir daha meydan nöbeti tutturacak ihanetleri yaşatmasın.” Zor günlerdi. Dilimiz tutuldu, gözyaşlarımız dondu. Kahramanlar bir değil binlerce, milyonlarca idi. Memleket Sırat Köprüsü’nden geçti. Koşa koşa geçti hem de. Hamdolsun, alnının akıyla çıktı. Bu arada şairlerimizi hatırladık. Dün Necip Fazıl’ı yazmıştım ama o yalnız değildi. 15 Temmuz, aynı zamanda Arif Nihat Asya’nın yeniden doğumuydu. Bayrak şairidir Arif Nihat Asya. En zor günlerde milletin içindeki cevheri gören, ondan umudunu kesmeyen bir vatan şairidir.
15 Temmuz öncesinde şairler çok hırpalandı. Dediler ki: Bunlar ancak yüksekten konuşmayı bilirler, karşılığı yoktur. Hal bu ki şairler hep nöbette, ölü sandığımız ozanlar hep nöbette. Yenikapı Mitingi gerçekleşti. Tüm liderler, şiirlerle süslediler konuşmalarını. Bu toprakların feryadı da, hüznü de, coşkusu da şiirdir. Arif Nihat Asya’nın yanında Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı okundu.
Şairlerin diri olduğunu ve diri tuttuğunu bir defa daha gördük. Meydanlarda halkın hece hece şiirleri okurken nasıl tek yürek olduğunu gördük, duyduk. Yazı güzeldir, ama şiir başkadır. Şairler, duygularıyla her daim devriye nöbetlerini tutmaktadır. Ahmet Arif’in bir şiiri meydanları teyakkuz halinde olmaya çağırır. “Bunlar, / Engerekler ve çıyanlardır, / Bunlar, / Aşımıza, ekmeğimize /Göz koyanlardır, /Tanı bunları, / Tanı da büyü...”
Sonra Esat Kabaklı seslenir: “Gez oğlum, vatanına göz dikeni ez oğlum./ Dostun kim, düşmanın kim sez oğlum. / Tarihini şerefinle yaz oğlum. / Senden gider sonsuzluğa yol oğlum. / Dört bir yana salmalısın kol oğlum. /Ekmeğini aç olanla böl oğlum. /Haram yeme, hakk uğruna öl oğlum.”
Ahmet Arif, ölüdür. Esat Kabaklı “Allah ömür versin” yaşıyor. Ama ikisi de mısralarıyla, duygularıyla diridir. Onlar devriye nöbetlerini aksatmadan tutan diri ozanlarımızdır. Memleket ne zaman dara düşse onları hemen yanımızda görürüz. Nöbete geldiklerini zannederiz. Oysa onlar hep devriye gezmektedir.