İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

BİN BİR SURAT , TEK SURET

YAYINLAMA:

Eskiden Sülün Osman varmış. Bildiğimizden değil, duyduğumuzdan… Adam dolandırıcılar kralıymış. Ama bireysel. Neleri satmış neleri… Tramvay, saat kuleleri, Şehir Hatları’nın vapurları… Belki de en ünlü olanı Galata Köprüsü. İstanbul’a gelen uyanık geçinen, kısa yolsan zengin olmak isteyenleri ağına düşürürmüş. Eski zaman dolandırıcıları tenekeden altın vaat ederlermiş, modern zamanlarda “reddedilemeyecek menfaatler” aldı yerini.

Sahtekarlık geçmişte kalmadı, her zaman var. Selçuk Parsadan’ı hatırlar yaşı müsait olanlar. Ünlü isimleri punduna getirip dolandırmışlığı var. Dolandırabiliyordu çünkü insanların inanmak için hevesleri vardı. Herkes kısa yoldan zahmetsizce rahata ermek istiyordu. Bir de kadınları dolandıran kişiler var. Gazetelere düşer arada bir. Kim bilir meydana çıkmayan niceleri var. Aldatıldığını kabul etmek sanıldığından zordur. Neden? Çünkü güven duygusu paradan puldan önemlidir. Unutmak ister insanoğlu aldatıldığını, yanlış anlamış olmak ister, gözlerini kapatır. Ama bu sonucu değiştirmez.

Sahtekarlar farklı kılıklara bürünürler. Bazen yönetici kılığında görürsünüz. O denli steril görüntü sergilerler ki, kendinizden şüphe edersiniz onlardan etmezsiniz. Toz konacaksa kendi üstünüze gelmesini tercih edersiniz. Onlar ise takındıkları suratların içinde rollerini oynamakla insanları aldatmakla meşguldür. Yaşadığımız günlerden geriye derin bir güvensizlik hissi kalacak. Uzun yıllar kapanmayacak ruhsal bir yarık bizleri bekliyor. İnsanların aldatıldıklarını kabul etmeleri güç bir süreç… Bütün parasını Sülün Osman’a vererek Galata Kulesi’ni alan kurnaz insan belki bugünleri görmediği için daha şanslıydı. Tüm sorularına kayıt dışı cevaplar verilerek kayıt dışı bir evrende yaşatılan on binlerce kişinin düştüğü durumu anlamak zor. Savaşın bittiğini kabullenemeyip ücra adalarda uzun yıllar geçiren Japonlar gibi bir akıbet mi bekliyor kendilerini dünyanın farklı yerlerinde?

Yalanın bin bir renkli suratına kanıp kendi suretlerini unutan insanlara kendilerini, eşrefi mahluk olma potansiyellerini hatırlatmak gerekiyor. Yalancının mumu elbette bir gün söner. Sülün Osman Galata Köprüsü’nü satmaya çalışırken yakalandı. Yalan ne kadar büyük olursa inandırması o kadar kolay olur derler ama bir de şu laf vardır tam tersini söyleyen: Güneş balçıkla sıvanmaz. Sülün Osman’ın ölümü ise ibret verici: Bir otel odasında son nefesini veriyor ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömülüyor.

FETÖ de son büyük işinde tam da Türkiye’yi satmak üzereyken yakayı ele verdi. Daha önceki tüm sahtekarlıklarının, taktığı tüm maskelerin hesabını da verecek şekilde milletin vicdanında mahkum edildi. Tepe yöneticileri dünyanın farklı yerlerinde izlerini kaybettirmeye çalışıyor, sosyal medyadaki savunucuları gerçek isimlerini gizlemek zorunda kalıyor. Bin bir suratın hepsi kaybolunca geride suret de kalmıyor. Gerçeklik duygusunu yitirmiş, robotlaşmış insanlar yığını başka şeyler düşünmek, başka şeylere inanmak için bile komut bekliyorlar. Kendi suretlerinden vazgeçip bin bir surata bürünen insanlar, yüzlerini olduğu gibi duygularını yitirmiş olabilirler. Gerçek dünyaya döndüklerinde bakacakları bir yüz, hissedecekleri bir duygu kalmamış olabilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *