İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

SENİN TAŞLARIN NEREDE?

YAYINLAMA:

Ünlü tasarımcı Bülent Erkmen’i tanımayan olabilir ama işlerini bilmeyen azdır. Mesela İstanbul’un sokak tabelalarını o tasarlamıştır. Basit görünen tasarım çözümlemeleriyle herkese kolayca ulaşabilecek bir dil geliştirmiştir. Bu dil ne geçmişten gocunur ne de modernliğe kendini kapatır. Onun bir hatırasını aktarıp sözü meydanlardaki demokrasi nöbetlerine getireceğim. “İsrailli tasarımcı David Tartakover intifadanın başladığı sırada e-mail ile bir afişini göndermişti. Afişte tanklara taş atan bir çocuğun fotoğrafı üstünde ‘Ben buradayım’ yazısı vardı. “Siz neredesiniz?” diye soruyordu. Bu soruya sınırlı sayıda bastırdığım afişle cevap verdim. İşlerimi buruşturup, sıkıştırıp bantladım, taş görüntüleri haline getirip, ‘Ben taşlarımın olduğu yerdeyim’ diye yazdım. Benim ‘taşlarım’, benim ‘silahlarım’ bunlar dedim; cebimdeki bu ‘taşlar’la dünyanın neresinde olursan ol, ben oradayım demek istedim.”

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Gerisi hokkabazlıktır. Meydanlarda şov yapmaya çalışan kişilere baktıkça Bülent Erkmen’in taşlarına gıpta ile bakıyor insan. Sormamız gereken şu: Bizim taşlarımız nerede? Sanatçılara sormak lazım. İlham gelmesi için, oturup bir beste yapmanız için kaç insanın hayatını kaybetmesi gerekiyor? Yazarlar belki de en önemli eserlerini ortaya koymaları gereken bir dönemi yaşıyor. Umuyoruz onlar da eserleriyle meşgullerdir. Öğretmenlerin meydanları dersliklere çevirmeleri, bir şeyler öğretmeleri gerekmiyor mu? Taşlarımız nerede? Tiyatrocular.... İnsanı insana insanla insanca anlatma iddiasının sahibi değiller mi? Umuyoruz onlar da taşlarını sahnelerde hazır edeceklerdir.

Bazı müstemleke ruhlu gazeteciler yabancı gazete manşetleriyle ülkelere afra tafra satadursun, dünyanın farklı dillerinde yaşananları anlatmak için gayret gösteren gençler, gönüllüler var. Hepsi diyor ki taşlarımız burada ve biz gayretimizi bu şekilde ortaya koyuyoruz. Sadece meydan nöbetlerinin olduğu zamanlarda değil her zaman için taşlarımızın olduğu yerde durmaya ihtiyacımız var. İşimizi iyi yapmaya, iyi yapıyorsak daha iyi yapmaya ihtiyacımız var. Etrafımızdaki dar çevremizi, klanımızı değil, ülkemizi sevmeye ihtiyacımız var. Birlikte hayal kurmaya, birlikte bir gelecek düşlemeye ve bunlar için de taşlarımız neredeyse bizim orada olmaya mecburiyetimiz var.

Oturup işimize bakmanın tam vaktidir. İçimize sinen işler yapmaya, mesleki bayrağımızı daha yükseğe taşımanın tam vaktidir. Dar hesaplardan kurtulmanın, taşlarımıza sahip çıkmanın tam vaktidir. Aynı düşüncede olmasak bile aynı değerler için bir araya geldiğimizi, gelebildiğimizi gördük. Aynı düşüncede olduğumuz yanılgısına sahip olduğumuz kişilerle de nasıl fersah fersah uzak kalabileceğimizi yaşadık. Şimdi taşlarımızı arama ve taşlarımız neredeyse orada durma zamanıdır. Bir yer taşlarımızın olduğu yer değilse, bırakalım oranın aldatıcı konforunu ve taşlarımızın olduğu yere gidelim. Hiçbir mazeret bizi taşlarımızdan uzak bırakacak kadar önemli değil. Meydanlardaki şov görüntülerinden arınmak için de demokrasimizin kök salması için de taşlarımızı arayalım. Karşımıza çıkan kişilere şunu diyelim: Hey sen! Senin taşların nerede? Ya taşlarınla gel buraya ya da hemen git taşlarının olduğu yere...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *