İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

HASAN SABBAH ATATÜRK HAVALİMANI'NDA...

YAYINLAMA:

Terör acı. Can kayıpları. İç burkan görüntüler. Yarım kalmış hikayeler. Teröristin kurmak istediği düzen kanlı... İnsafsız ve yarını yok. Terörün bir mesajının olduğu net… Rahat edemezsin, rahata ettirmem. Bu mesajı en fazla etkiyi uyandıracak şekilde yapmaya çalışıyor. Teröre lanet ederek neredeyse bir ömür geçirdik. Sonuç almak o kadar kolay değil. Onun için bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Tarihe dönelim. Hasan Sabbah, dünyanın en büyük terör şebekelerinden birinin yöneticisi. Alamut Kalesi’nden gönderdiği “adanmış” elemanları, vezirlerin sultanların yatak ucuna kadar ulaşabiliyor ve korku salıyordu.

Suikastçi anlamına gelene İngilizce assassin kelimesi Hasan Sabbah’a dayanır. Atatürk Havalimanı’ndaki son terör saldırısı da tam Hasan Sabbah’ın tarzı. Yaşasa o da bir benzerini yapardı. Ajanda belirleme gücünü ele geçirebileceği bulanık suları severdi zira. Uzun uzun Hasan Sabbah’ı ve efsunladığı fedailerini anlatacak değilim. Alamut olmasa da başka yerlerde Türkiye’yi karıştırmak isteyen, tıpkı Hasan Sabbah’ın Alamut’tan yıllarca çıkmadığı gibi kendini sürgün eden kişileri görebilirsiniz. Devletin içine sızıp yaptıkları ihanetleri de net olarak görebilirsiniz. Diğer teröristlerle kol kola girip güçlerini artırmaya çalıştıklarını da… Tıpkı Hasan Sabbah’ın haşhaşileri gibi canlı bombaları olan terör örgütlerinin gazetelerinde nöbetçi yayın yönetmenliği yaptıklarını da… O yayınlarda intihar bombası olan kişilere düzülen övgüleri de…

Her şey gözümüzün önünde oluyor. Görmemek imkansız. Peki nasıl devam ediyor bu düzen? Nasıl kurumuyor bu bataklık? Anlatmaya çalışalım. Hasan Sabbah’ın toplumdaki yeri bellidir. İslam dünyasına verdiği zararlar da… Buna rağmen Türkiye’de şu başlıkta bir kitap çıkabilir: Hasan Sabbah Gerçeği/Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri… Kim yazmış diye sormayın. Ne önemi var ki? Bu kitabı sadece tarihi anlama çabası olduğunu düşünüyorsanız yanıldığınızı söylemeliyim. PKK, DAİŞ fark etmez… Canlı bombaların ardından meşrulaştırmaya çalışan kim varsa terör o yüzden kurumaz. Övgüler düzülen ölü teröristlerle karatılır gelecekler. Saz çaldırılarak sevimli gösterilen teröristler, moda dergilerine konuk edilerek yüceltilen kadın teröristler, konser alanlarında adına türküler söylenen teröristler… İşte bataklık bu yüzden kurumaz.

Terörün mesajından, mesaj terörüne doğru geçiyoruz. Kör vicdanlarla terörden medet uman gazeteci kılıklılar... Her terör eyleminde hükümete hücum edebilmek için terörün yanında durmaktan imtina etmeyenler... İfade özgürlüğü süsü verdikleri ihanet hançerini milletin böğrüne saplayanlar… Terörün mesajını yaymak için dünden gönüllü olanlar… Tevfik Fikret’in “attın yazık ki vuramadın” dediği zamanlardan bu yana terörle ilgili bir adım yol alamadık. Devrimci fanteziler, harcanabilir ömürler ve riyakar, ikiyüzlü ahlak anlayışı. İyi de Hasan Sabbah’ın Atatürk Havalimanı’nda ne işi var diye soracak olursanız cevabı Alamut Kalesi’nde gizlidir. Alamut Kalesi nerede diye soruyorsanız bulmak için iki cevap var: Bir haritada, diğeri de tarihin bize öğrettiklerinde… Bugünler gelir geçer, terör dünyaya hükümran olmaz, olamaz. Hançeri saplayanı ve alkışçılarını unutmayalım yeter.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *