AsıIsız bir haberin anatomisi: Kenize Murad ve CIA gerçeği
Son günlerde uluslararası medya ve istihbarat dünyasında yankı bulan Kenize Murad (Mourad) CIA bağlantısı iddiaları, gazetecilik ile istihbarat dünyasının karmaşık ilişkilerini bir kez daha gündeme getirmesi açısından önemli.
Kenize Murad adı CIA’ya ait 7 ayrı resmî belgede geçiyor.
İran Devrimi sırasında Ayetullah Humeyni'nin fetvalarının ele alındığı "The Ayatollah's Anathemas" başlıklı makalesi bunlardan. 1979 tarihli Nouvel Observateur gazetesinden.
Bir başka belge, Murad'ın 1975 yılında Küba'nın ABD politikaları üzerine yaptığı ve Mexico City'deki EZDia'da yayınlanan bir röportajın bölümlerini içeriyor. Detaylarında ise, Küba'nın ABD ile ilişkilerinin geleceği ve Latin Amerika'daki devrimci hareketlerin tartışıldığı görülüyor.
1979 tarihli bir diğer belgede de Murad'ın İran'daki devrim sonrası durumu değerlendiren bir röportajına yer verilirken, yazıda, Şah karşıtı bir muhalifin devrim sonrası İran'ın sorunlarına dair görüşleri ele alınıyor.
Uzmanlara göre CIA arşivlerindeki resmî belgelerde Murad'ın yazılarının ve röportajlarının bulunması, onun CIA için çalıştığını değil, yalnızca çalışmalarının CIA tarafından izlenip değerlendirildiğinin göstergesi.
CIA’nın, diğer istihbarat örgütleri gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan siyasi olayları, gazetecilerin ve yazarların yayınlarından takip ettiği ve bu materyalleri ‘açık kaynak bilgileri’ olarak arşivlediği biliniyor.
Murad da 1970'ler ve 1980'lerde gazeteci ve yazar olarak özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerindeki önemli siyasi gelişmeleri yakından takip eden, çeşitli röportaj ve analizler yapan bir isim.

MURAD; FİLİSTİN VE SURİYE
Gazeteci-yazar Kenize Murad, Filistin sorunu, İsrail-Filistin çatışması ve bölgedeki diğer siyasi krizler üzerine çok sayıda haber, röportaj ve analiz yapmasıyla ünlü.
Gazetecilik kariyeri boyunca da Filistin meselesine duyarlı bir yaklaşım sergiledi, Filistinlilerin yaşadığı insani dramları, siyasi hak mücadelelerini ve çatışmaların perde arkasındaki dinamikleri dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan bir gazeteci.
Yazılarında genellikle bölge halkının perspektifinden olayları aktarmayı tercih etmesiyle dikkatleri çeken biri.
Keza, Suriye konusunda da siyasi ve insani krizlere dair hassas analizler ve yazılar kaleme alan bir meslektaş.
Özellikle bölgedeki çatışmalar, Batılı güçlerin müdahaleleri ve insani sonuçlarına dikkat çekmesinin yanı sıra, Suriye’de yaşanan savaşın toplumsal ve insani boyutunu sıklıkla vurgulayarak, savaş mağdurlarının dramını uluslararası kamuoyuna duyurmaya çalışmasıyla bilindi.
Bu günlerde bu arka plan bilginin ne denli önemli bir detay olduğu söylememe gerek yok sanırım.

AJANLIK MI DEDİNİZ?
Gelelim ‘ajanlık’ meselesine..
Adının, 1977 yılında Kahire’de öldürülen gazeteci David Holden vakasıyla anılması, Murad’ı son tartışmaların baş aktörü yaptı.
Vakanın temelinin Filistin’le bağlantılı bir olaya dayandığını söylemek de yanlış olmaz.
İngiliz Sunday Times gazetesinin uzman muhabirlerinden David Holden 7 Aralık 1977’de Kahire’deki bir otoyolun kıyısında ölü bulundu.
Ekim ayında Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın sürpriz Kudüs ziyaretiyle ortaya çıkan barış ihtimalini incelemek üzere bölgeye gidiyordu.
Son haberi için çıktığı bu yolculukta, Sedat’a karşı tepkileri ölçmek için Şam, Amman, Kudüs’e uğrayıp, Kahire’ye ayak bastıktan sekiz saat sonra öldürüldü.
Cebinde, Filistin’den Enver Sedat’a verilmek üzere getirdiği bir mektup bulunuyordu.
Binlerce Filistinlinin imzaladığı “İsrail’le barış yapmayın” mektubu.
Bu esrarengiz cinayetin nedeni yıllarca çözülemedi.
Katiller de yakalanamadı.
2009’da raflarda yerini alan Harold Evans imzalı “My Paper Chase” adlı best seller olayı yeniden gündeme taşıdı.
O günlerde medyamızda da geniş yer buldu.
Yıllar sonra bir kez daha gündeme gelmesi ise geçtiğimiz pazar günü Emanuele Midolo imzasıyla The Times'da yayınlanan ve Kenize Murad’a atıfta bulunulan makale.
Ertesi gün, 10 Mart’ta makaleyi alıntılayan Middle East Eye internet sitesi manşetine taşıdı.

‘Murad’ın CIA tarafından işe alındığı’ iddiaları bizim medyamızın da dikkati çekti.
Haber kısa sürede başta ana akım medya üzere tüm mecralarda kısa sürede yayıldı:
“İngiliz The Times gazetesi V. Murad’ın torunu ünlü romancı Kenize Murad’ın 1973 yılında CIA için çalıştığını gösteren bir belge yayımladı.”
Kimse ilgilenmediğinden olsa gerek, orijinal haberde Murad’ın ne "bir CIA muhbiri olduğu" ne de "Çinli diplomatlara casusluk yaptığı" gibi bir dizi yanlışın olmadığı fark edilmedi ya da görmezden gelindi.
Hatta haberi hazırlayan Emanuele Midolo, bazı meslektaşlarımıza uyarı dahi gönderdi.
Üstelik, “bu yanlışın, muhtemelen karalayıcı ve potansiyel olarak Bayan Murad’ın güvenliğini tehlikeye atıcı bir ifade olduğuna” dikkati çekerek.
Midolo, uyarı notunda, “Bayan Murad'ın CIA için çalıştığını asla söylemiyoruz. Belgeler sadece CIA'nın onu işe almaya çalıştığını söylüyor. Belgelerde Çinli diplomatlara casusluk yapmak da dahil olmak üzere CIA için herhangi bir iş yaptığını gösteren hiçbir şey yoktur. Aksini söylemenin sizi yasal işlemlere maruz bırakabileceği konusunda sizi uyarmak zorundayım.” dedi.
Uzun süre önce öğrendiğim bir bilgiyi de yeri gelmişken paylaşmalıyım:
2009’da konu ilk gündeme geldiğinde Kenize Murad, İngiltere’de bir avukat tutarak hukuki yönden de hakkını aradı.

BİR TÜR DERS
Son söz yerine;
Kenize Murad hakkındaki CIA iddiaları, gazetecilik-ajanlık ikilemini gündeme getirmiş olsa da mevcut bilgiler ışığında meslektaşımızın casus olduğuna dair herhangi bir bulgu mevcut değildir.
Durum, gazetecilerin mesleklerini icra ederken daha dikkatli olmaları gerektiğini bir kez daha ortaya koyması açısından önemlidir.
Türkiye’de medyamızın içinde bulunduğu durumunu göstermesi açısından da bir tür ders niteliğindedir.
Bu arada küçük bir not:
Peter Gillman ve Emanuele Midolo'nun yürüttüğü kapsamlı soruşturma bir kitapta toplandı. “Kahire'de Cinayet: Soğuk Savaş Casusluk Sırrının Çözümü” adlı kitap, 20 Mart’ta satışa çıkmaya hazırlanıyor.