İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

Sevinelim üç aylar başladı

YAYINLAMA:

 Eskiden ben de daha fazla sevinir, heyecan duyardım. Ne yalan söyleyeyim artık o duygular yerini hüzünle karışık bir vedaya bıraktı. Üstüne üstelik bir de en sevdiklerimizi rahmeti rahmana uğurladıkça hüzün bir kat daha artıyor. Dünya ile irtibat gittikçe azalıyor. Rabbimiz iki dünya arasında bir denge kurmamızı bekliyor şüphesiz ama bu dengeyi de iyilikten, doğruluktan ve güzellikten yana kurmamızı istiyor. İnsanlığın kirlettiği bu dünyada saf kalabilmek zor olsa da çabamız bu yönde.

Kandil içten dışa aydınlanma

Önce içeride başlayan bir coşku aile içinden komşumuza doğru, oradan değe değe bütün mahalleye ve tüm aleme yayılan bir titreşim olmalı kandiller. Öylesine ritüeller değiller. Varsın Araplarda da olmasın kandiller. Kuran’da yok neden kutluyorsunuz diyenlere cevabım olsun bu. Kuran’a aykırı bir şey mi var kandillerde? Türklerin İslam’ı zarafetin, inceliğin hassasiyetin doruğuna çıkardığı bu güzel günleri anmak için vesile etmesi kadar güzel bir şey var mı? Derler ki Regaip Kandili Peygamber efendimizin ana rahmine düştüğü gün olduğundan o mübarek insanı anmak, komşularımıza selam vermek, ihtiyacı olanları hatırlamak ve daha birçok güzellik için bugünü kandillerle aydınlatırız. Dualarla içimize çekilerek bir muhasebe yaparız. Göz yaşları ile abdest alıp sevdiklerimize hazırladığımız küçük ikramlarımızı çocuklarımızla komşularımıza göndeririz. İçimiz yıkanır, dışımız nurlanır.

Sığınak

İnsan olmamız için bu dünyaya geldiğimizi hatırlamaya çok ihtiyacımız var. Özellikle de şu son yıllarda daha çok anlamaya ve idrake ihtiyaç var. Sığınağa her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuyoruz. O yüzden son beş senede çok arttı bu spritüel konulara ilgi. Meditasyonlar ve bilinmeze duyulan merak, her geçen gün daha çok insanın sığınak aradığı yerler olmaya devam ediyor. Arıyor insan, kendini arıyor. Saf bir bağlantı arıyor insan. Bebekliğindeki o saf bağlantıyı arıyor, hatırlamak için dolanıp duruyor. Çünkü köprünün altından çok sular geçti ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyor insan. Başkalarının oluşturduğu kalıplardan da ürküyor. Şucu bucu demelerinden korkuyor. Alıştığı mahallesinden kovulmayı da göze alamıyor en kolayına sarılıyor. Oysa biz O’nun rahmetinin tam içindeyiz. Sadece tüm benliğimizle hatırlasak. Bunun için Kuran’a sarılsak. Peygamber efendimizin mücadelesini tekrar okuyup, yaşasak. Ama bunları ön yargısız yapsak. Kendimizi akışa bıraksak. Ne çok ihtiyacımız var değil mi bu akışın içinde kendimizi bırakmaya. O’nun sığınağı işte bu akıştan başkası değil ki.

Yüzünü çevir aydınlığa

Seviniyoruz şu garip alemde üç ayımıza kavuştuk diye. Ramazan’a eriştir Yarabbi diye yalvarıyoruz. Hikmetinden sual etmeden hikmetindeki sırları bize aç diye dua ediyoruz. Evlatlarımıza endişeleniyoruz. Eşimize, işimize, geleceğimize takılıyoruz. Geçmişe hayıflanıyoruz. Kaybettiklerimizi özlüyoruz. Bu imtihanları atlatsak da bir basamak veya bazen de iki, üç basamak birden atlayıp daha zoruyla karşılaşıyoruz. Nuruna, aydınlığına, sonsuzluğuna sığınıyor ve cemalinle imtihan etsin diye Rabbimizin huzurunda secde ediyoruz. Yüzümüzü sürekli gün çiçeği gibi aydınlığa çevirmesek nasıl olgunlaşırız? Kendine mağrur olan insan nasıl da içten içe çürür bir düşünsenize. Bugün insanlar paramparça önümüze düşüyor haberlerde. Feryatlar arşa ulaşıyor bize ulaşmıyor. İnsanlık onuru ayaklar altına alınıyor ama insanlık bir şey yapmıyor sadece bahane üretiyor. Ya Rabbi bizi aydınlat ki, anlayalım. Bu olan bitenin esvabı mucibesi nedir? Kandil geldi ey okur! Bir kandil simitini, belki bir tepsi kurabiye yapıp paylaşırsın ey sevgili okur. Benden de bir selam olur belki bir gönle. Aydınlıktan gözleri kamaşanlardan olabilmek niyazıyla vesselam.


Artı Eksi

Artı

Ekmek 5 lira; Tokat Erbaa’da bütün fırıncıların birleşip ekmek fiyatını 5 lira yapmış olmaları dikkatimizi çekti. Demek oluyor dedirten bu olayda esnafın birleşerek ortak karar vermesi toplumsal anlamda çok güzel bir örnek. Bir araya gelerek üstesinden kalkılmayacak hiçbir sıkıntı yoktur. Bir araya gelince sorunlar çözülüyor. Çünkü bereket birlik ve beraberlikten hasıl oluyor. Ama ayrıştıkça parçalanıyoruz. Yok oluyoruz. Üstelik bu durumda esnaf da hem gönülleri kazanıyor hem de ekmeğini kazanıyor. Darısı tüm yurttaki esnaflarımızın bu durumu örnek almasıdır.

Eksi

İki araçlık park; Aracını ortalayarak 2 araçlık park yeri işgal eden jeep veya lüks araç sahipleri lütfen yapmayın bunu. Bu bir saygısızlık. Toplumdaki diğer vatandaşlarımızı da düşünmek zorundayız. Bir diğerini düşünmeden hep bana hep bana diye hareket etmek vatandaşlık kurallarını hiçe saydığınızı gösterir. Oysa barış içinde kardeşçe yaşamanın kurallarından biri başkasının hakkına saygı göstermek, yardımcı olmaktır.

Periskop

Burası Türkiye diye bağırmak

Ayda en az iki veya üç kez Üsküdar Valide cami önünde Birleşmiş Vicdanlar olarak Filistin için durma eylemi yapıyoruz. Elimizde pankartlarla duruyoruz. Kırmızı boya ile renklendirdiğimiz ve kan efekti verdiğimiz çocuk oyuncakları, bebek zıbınlarını insanlara durumu anlatmak için yerlere koyuyoruz. Bazen duvarlara asıyoruz. Konu ile ilgili boykotu anlatan afişler ya da İsrail terör devletinin yaptıklarını her yönleriyle lanetleyen afişler tutuyoruz. Bir yandan davul çalıyor, düdüklerimizle gelen geçen vatandaşın ilgisini çekmeye çalışıyoruz. Genelde insanlar duygulanıyor. Alkış tutuyorlar. Araçlarından korna çalıyorlar. Hatta pankart alıp bizimle aynı sıraya giriyorlar. Çocuklar daha çok ilgileniyor. Onlara da davul veriyoruz. Bizimle aynı duyguyu olan bitene kayıtsız kalmasınlar diye kendimizi hizaya sokuyoruz açıkçası. Ama bazen tuhaf tuhaf bakanlar, nefretle gözlerinden ateş atanlar da olmuyor değil. Ama bir kadın vardı ki çok güldüm. Kadın yanımızdan geçerken “burası Türkiye” diye bağırıyordu. Ne demekse. Evet! Türkiye, biliyoruz. En çok Türk olanın üzerine vazifedir mazluma destek olmak. Öyle değil mi?


16 Satır

16 Satır-2

Melodi başlasın

Sonsuz bir senfonin içinde dur durak bilmeden oradan oraya melodinin ritmiyle sarmaş dolaş olsam. Kimse ile temasım olmasa. Kimse bana dokunamasa. Herkes bana ulaşmak için çabalasa ama ulaşamasa. Varmış ama yokmuşum gibi. Ayağım yere değmese. Görünüp kaybolsam. Sanki kır bahçesindeyim. Bin bir kır çiçekleri en doğal halleriyle buram buram kokan ufuksuz bir vadideyim. İleride bir kır evi beni bekliyor. Yukarıdan aşağıya aynı melodiler ama her seferinde bana farklı hisler tattıran o tınılar, ezgiler bu kez heyecandan olmalı ses bir anda kesiliyor. Duymuyorum. Bütün dış seslerden azade sadece kendi sesimi duyabiliyorum. “Koş koşabildiğin kadar. Işık orada seni bekliyor. Nefesin kesilmeyecek merak etme ben arkandayım. Koş ve yakala. Eninde sonunda sonsuz huzuru gönlün yakalayacak” diyen o sesi duyuyorum. Elimde değil koşuyorum ve sanki bir ritim yakalamışçasına koşuyorum, zıplıyorum, ayağım yerden kesiliyor. Tam ışığın karşısındayım elimi uzatıyorum. Beni kendi içine çekiyor ve melodi tekrar başlıyor.


Dış Dünyadan

Evsizler ABD’nin çöküşü

Geçtiğimiz yıl yani 2024 yılında ABD’de evsizlerin oranı yüzde 18 artmış. Bu büyük bir sosyal çöküşe doğru gidildiğinin işaretidir. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Sadece evsizler mi? Yasaklı madde kullanan sokaklarda yatıp kalkan zombileri de görüyoruz ve ürküyoruz. Allah’tan farklı kıtalardayız da buraya gelmeleri mümkün değil. Yoksa tasını tarağını toplayıp buraya gelirdi bu zombiler. Özgürlükler ülkesi Amerika’nın bu halde olmasının altına yatan en önemli nedenlerden biri de manevi nedenlerdir. Aldıkları ahlar arşa ulaştı çünkü. Afrika kıtası başta olmak üzere sömürmedikleri bir yer kalmadı. Bizzat el atmadılarsa markalarıyla zehirlediler kafaları. Ama en çok da katlettikleri yerlilerin ahı bu. Amerika’da sosyal hizmet dernekler, kiliseler tarafından sunuluyor. Amerikan devleti malum bir şirket gibi işliyor. Bu derneklerin de imkanları belli. Bu hızla evsizler artarsa sokaklar yaşanmayacak hale gelecek demektir. Bu da Amerika’yı muhtemel bir çöküşe doğru götürüyor. ABD’nin başlangıçta en az beş eyalete bölünmesini bekliyorum. Sonrası gelir zaten. Çünkü bu sürdürülebilir bir durum değil artık. Etki tepki meselesi. Er ya da geç doğal yasalar kendini gerçekleştiriyor. ABD de bundan nasibini alacak. Benim en çok bizim Amerika sevicilere lafım. Görün gerçekleri de artık hayranlık beslemeyin. Komik duruma düşeceksiniz çünkü.


Editör

husam

Filistin bize ne öğretti?

Geçen hafta Gazze’nin tek hizmet veren hastanenin müdürü doktor Husam Ebu Safiya’nın son görüntüleri paylaşıldı. Hatta film afişi olsaydı hüngür hüngür ağlar ve filmi içselleştirirdik diyenler de çoğunluktaydık. Haklı olarak ben de katılıyorum bu yorumlara. Gazze’de bir yıl katliam, soykırım, felaketlerle geçti. Hepimizin aynı havayı soluyup da bir iki laf edip sonra hayatlarımıza bakmak zorunda olmaktan sıkıntı duyuyorum. İçim almıyor. İnsanların sıkıntı diye anlattıklarını da anlamıyorum. Uluslararası kamuoyu konuya dikkat çekmek için elinden geleni yapsa da yeni yıl kutlamaları arasında kaynadı gitti. Sonuna kadar her şeyiyle mücadele eden binlerce Filistinliden sadece bir tanesi doktor Hussam. Filistinlilerin hepsi birer kahraman. Bundan sonra hiçbir film kahramanı bizim için bir anlam taşımayacak. Rim’in dedesi Halid dedeyi kaybettik. Hamas lideri Sinvar, ondan önceki lideri ve daha nice isimler var ki hepsi şehadet makamına eriştiler. Ya çocuklar. Ah o çocuklar. Bize de kaldı yazması, konuşması. Ama neye yarayacak ben de bilmiyorum. Düşünüyorum da artık en büyük kahramanlık, eskisi gibi kalmamaktır. Doğruya, iyiye ve güzele doğru değişmektir. Filistinliler bize bunu öğretiyorlar. Hem de çok çarpıcı bir şekilde. İçimizdeki insanlık ölmüşse diriltmek için onlar ölüyor. Bunu da anlamazsak yazıklar olsun bize.

Kalbi Iletisim 1024X512 (1)-2

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *