ESKİYE DÖNMEYELİM!
Dert bir değil ki hangisine yanalım.. Yaşamak zorunda olduğumuz veya yaşamak zorunda bırakıldığımız dertlerimizi yazmaya kalkıp alt alta sıralamaya çalıştığımızda çok sayfayı dolduracağına eminim.
Ülkemizde çeşitli nedenlerin tetiklediği veya yaratılan bazı nedenlerin iyice kıskaca aldığı geçim sıkıntıları, iyice zolaşan ekonomik koşullar, söylenenlere göre dış etkellerin yarattığı ortamın ülkemize yansımaları ve tüm bunlara göre bir dayatma haline dönüşen ekonomik kısıntılarımız, hayatı zorlaştırdıkça zorlaştırdı. Üstüne üstlük, yaklaşık üç yılı aşkın süredir tüm yaşam biçimimizi altüst eden koronavirüs nedeniyle yaşadığımız pandemi dönemi, öncelikli olarak sağlıklı yaşayabilme standardımızı koruyabilme çabalarımızla geçti. Aslında son yaşadıklarımıza baktığımızda, buna geçti diyebilecek durumda olmadığımız söylemek çok daha doğru olacaktır.
Bir süredir üzerimizdeki Kovid-19 ve peşi sıra yarattığı varyant uzantılarından kurtulduk kurtuluyoruz darken, işi abartılı gevşettik gibi. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yeni koronavirüs salgını uzantılarından söz edilmeye başlandı. Bu gelişmelerden ülkemizin de etkileneceği de son günlerin en çok dile getirilen konularından.
Kovid 19, varyantlarından Omicron bize normal planlayabileceğimiz bir yaşam bırakmamamıştı. Bizler yine de, sağlıklı yaşama tutunabilme çabasını gösterdik. Birçoğumuz Omicron’a yakalanmadan bu günlere gelebildiysek kendimizi şanslı sayıyoruz. Bu arada, yaşamımızı iyice zorlaştıran daralan ekonomik mücadele edebilme direncimizi de koruyabilmişiz..
O dönemler öylesine zor dönemlerdi ki yaşama kıyısından, köşesinde tutunabilmek bile pek de kolay değildi.
Bu arada, çevremizde yaşanan ve ülkemizi doğrudan etkileyen olumsuzluklardan payımıza düşenlerinden çok daha fazlasını aldık. En çok etkileyeni; gelir düzeyimizin dengesini iyice bozan, yaşamımızı dayanılmaz bir düzene sokan geçim dertleri, bize yapacağını yapmıştı.
Geçtiğimiz yazılarımdan birinde şöyle yazmıştım özetle; “Bir zamanlar ülkemizde “Dar Gelirli Alt Sınıf”, geçim sıkıntısı çekip kıtkanaat geçinmeye çalışan, orta gelirle geçim planlamasını, zorlukla yapabilen Orta Sınıf ve bizlere tepeden bakan, geçim sıkıntısı nedir bilmeyen, yaşam biçimlerini planlama üzerine kurma zorluğu olmayıp, ne geçmişi ne de geleceği düşünmeden sorunsuz, lüks içinde yaşayabilen, dertsiz yaşayıp giden Yüksek Gelirli Üst Sınıf diye örneklenen yaşam biçimlerinden söz edilen toplumumuz vardı. Şimdi ise, bu üç aşamalı sınıf katmanlarından sadece ikisi var. Bunlar; geçinebilmesi iyice zorlaşan, sağlıklı yaşama tutunabilme çaresizliğiyle boğuşan Alt Sınıf ve yaşamanın doyasıya keyfini çıkarmaya çalışan yüksek gelirli Üst Sınıf. Orta Sınıf devre dışıydı, yoktu artık. Sözkonusu olan böylesine bir yaşam biçiminin içinde şıkışmış durumdayız ve debelenip duruyoruz.
Tüm bunların yanı sıra, yeniden gündeme geldiği söylenen Kovid-19 varyantlarından bir yenisi daha son günlerde gündemin öne çıkarılanlarından. Vaka sayıları hızla artmaya başlamış. Buna paralel olarak, vefat sayılarında da artmadan söz ediliyor. Asıl endişe yaratanı ise, hastanelerde bir süredir kapalı olan Kovid-19 servislerinin yeniden açılmaya başlanmış olması. Bu arada hastanelere başvurular da artmaya başlamış. Şimdilik pek ciddi gibi olmasa da vaka sayılarında hızlı artıştan söz ediliyormuş.
Bir süredir iyiye gidişler nedeniyle iyice gevşettiğimiz koruma önlemlerine geriye dönüş söz konusu. Tamamen kaldırılan toplu taşımada maske takma, sosyal mesafe zorunluluğuna dönüş olabileceği söyleniyor.
Ekonomik şartların dayanılmaz yükünü sırtımızda olanca ağırlığıyla hissettiğimiz şu dönemde, geri gelecek bir salgınla uğraşacak durumda değiliz.
BİR TUTAM TEBESSÜM
TEMEL’İN İNEĞİ
Temel’in çok sevdiği ineği hastalanmış, koşa koşa bir süre önce ineği hastalanmış olan komşusu Cemal’e gitmiş;
-“Ula Cemal, senin ineğun hastalandığında ona ne vermişidun?…”
Komşu Cemal gayet sakin bir şekilde yanıt vermiş;
-“Tuzruhi!…”
-“Eyi! O zaman ben de gidip aynısından vereyim…” deyip Cemal’ın yanından hızla ayrılmış evine gitmiş.
Temel ertesi gün koşa koşa, telaşla yine Cemal’e yanına geri dönmüş, telaşla:
-“Ula Cemal İneğum öldi!…”
-“Ha oyle mi!… Sana söylemeyi unuttum!…O zaman benimki de ölmişti!…”