ESKİYE DÖNMEYELİM!
Bayram öncesi başlayacak uzun süreli Kurban Bayramı tatiline rastlamamak ve Bodrum yollarında iyice daboğaza giren tatil serüveninde telef olmamak için biz, bir haftalık da olsa tatilimizi yapıp erkenden İstanbul’a dönmüştük.
İyi de yapmışız. Cuma gününden, gelecek hafta pazar akşamına kadar sürecek bayram tatilinin dayanılmaz hafifliği içinde katbolmaktan kurtulmuşuz.
İstanbul’da yaşayanlar olarak birçokları, başta tatil yöreleri olmak üzere Anadolu’nun birçok yerine doğru çoktan yola çıktılar bile. Yollar tatile gidenlerin otomobil şelalesine dönmüş, bir bilinmeyene doğru hızla akıyor.
Bu gidişin bir de dönüşü olacak. Öncelikle sağlıkla, kazasız belasız geri dönmelerini diliyoruz. Ve pandeminin sürprizlere açık bu döneminde kendi kendini tedavi etme meylindeki Covid-19 ve türemeleri olan varyantlarla yüklü olarak geri dönmemeleri en büyük temennimiz olacak.
Bir süredir pandemi ve Covid-19 içerikli yazılar yazmıyor, pandemiyle pek de yüzgöz olmuyordum.. Aslında Temmuz ayı içinde uygulamaya koyulan yeni kısıtlama planlamasına göre başta biz 65 yaş üstüler olmak üzere, konu fazlaca kimseyi ilgilendirmiyordu. Bizler bu konuyu artık pek de umursanmıyor, ben de, yazarak veya konuşarak kendimi yorma gereğini de duymuyordum. Pandeminin en sevimli ve umut vadeden dönemini yaşıyor, sanki hiçbir şey yokmuş gibi normal yaşamımızdan fotoğraflarını, gülümseyen objelerine dönüşmüş durumdaydık.
Büyük şehirler, benim yakinen İstanbul’da görebildiğim yaşam, artık normale dönmüş gibiydi. Yollar, sahiller, parklar ve aklınıza gelebilecek heryer, eskiyi aratmayacak şekilde kalabalıktı.
Geçtiğimiz günlerde, öğretim üyesi arkadaşlarımla bir toplantı için Suadiye sahilde oldukça lüks bir kafede oturduk. Kafe yarı açık halde, oldukça büyük bir bahçesi olan bir mekandı. Masalar normal düzenindeydi ve neredeyse tıka basa doluydu.
Kapıdan girerken ateşimizi ölçtüler ve HES kodumuz kontrol edilerek böylesine bir denetimle içeri girebildik. Kafedekilerin yarısından fazlası maskesizdi veya maskelerini kollarına takmışlardı. Birşeyler yenip, içildiği için, maskeler çıkarılmışıi doğal olarak. Biz de bu görüntüdeki detayları yansıtan bir düzene uyum sağladık ve oturduk, mini toplantımızı yaptık. Birkaç saaatlık beraberlikten sonra kafeden ayrılarak evlerimize doğru yola çıktık. Bu arada oturduğumuz sürece sık sık birbirimize kolonya veya dezenfektan ikram etmeyi de ihmal etmedik. Görebildiğimiz, Kadıköy yakası sahillerindeki benzeri tüm yerlerdeki görüntü birbirinden farklı değildi.
Yine geçtiğimiz günlerden hafta sonu, sahildeki büyük marketlerden birine uğrayıp yiyecek, içecek alışverişlerimizi yapalım dedik. Değil markete girebilmek, otoparkına ve çevredeki otoparklarda yolumuzu kesen “Dolu” yazılı tabelalar, otomobillerimizi bırakabilmek için bize hiç yol vermediler. Aracımızı parkedecek yer bulamadığımız için doğal olarak markete giremedik.
Bizim bu çaresizliğimizi gören birkaç kişi “hiç girmeye çalışmayın, içerisi çok kalabalık, girmek de çıkmak da zor, gişelerde uzun kuyruklar var” dediler.
Market hevesimizi, hafta arası daha uygun olacağını düşünerek başka güne ötelemek zorunda kaldık. Bunun, bayram için belirlenen uzun tatil öncesi olması nedeniyle gelişen bir durum olduğunu varsaydık, “her zaman böyle olmaz” diye düşünerek kendimizi teselli etmekten de geri kalmadık.
Şimdilik durum bu. Bu arada Sağlık Bakanımızın üzerinde ısrarla durduğu en önemli konu; mutlaka, en azından birinci doz aşı yaptırılması, beklenen dur uma önlem olması açısından, yeni varyanlara karşı korunabilmemiz ortamını sağlamaktan asla vazgeçmemiz gerektiğidir. Turkuaz tabloya yansıyanlar, artan vaka sayılarının endişe veren bir seviyeye geldiğini gösteriyor. Vaka sayıları son birkaç günde, dörtbinlerden, yedibinlere doğru hızla yükselmiş durumda.
Umarız, bu uzun bayram tatili bizlere, umduklarımızı ve beklediklerimiz bırakır. Geri dönüşler, ülkenin birçok ilinde kedini göstermeye başlayan değişik isimli varyantlarıberaberlerinde geri getirmezler.
Yeni bir korkuyu yaşayacak halimiz kalmadı,