NE OLACAK HALİMİZ!
Bir şarkının sözlerinden yayılarak şehir efsanesine dönüşmüş ve sık sık dile getirdğimiz bir söylem var. “Dertleri zevk edindim, bende neşe ne arar”. Bunu bu günlerde her günümüzün her anında söylememek hiç mümkün değil. Şarkısı çok güzel. Dinlendiğinde sözleri gibi insanda karamsarlık yaşatmıyor ama, güncelimize yerleşen hali hiç de öyle bir yansıma yapmıyor.
O kadar çok derdimiz vardı ki, hangisine yanacağımızı bilemez haldeyken yaklaşık bir yıldır çaresini hala bulamadığımız, herşeyi unutturan bir dertle uğraşıyoruz. Şimdi sadece yeni derdimizin yarattığı psikoljik bozukluğun ağır yükü altında aklımızı kaçırmak üzereyiz. Yarın ne olacağımız, neyle karşılaşacağımız konusunda pek bir fikrimiz yok. Akşam yastığa baş koyduğumuzda uykuya dalıncaya kadar ne kadar süre yatakta dön dön döndüğümüzü bilemez durumdayız.
Ben kendimden, şu an yaşamakta olduğum yaşam kesidimden söz edersem; bazı geceler günden yansıyanların yarattığı psikolojik bozukluğun oluşturduğu karamsarlıktan kurtulamadığım için, yatağa başkoyup uyumaya bile korkuyorum. Öyle bir psikolojide yatağa girebilsem bile uyuyamayacağımı bildiğim için, hiç istemememe rağmen; televizyon izleme, bilgisayarda, her biri biribirinden saçma internet haberlerine bakmak, kütüphanemde, okumak için kitap ararken geçireceğim zamanda, uyku isteğimi yakalayabilmenin uğraşını veriyorum.
Varın siz düşünün. Aylardır evde tıkılı olmanın yarattığı travmanın gölgesinde var olan böylesine yoğun bir psikolojik baskının ağırlığı altında nasıl uyuyabilirsiniz?
Geçtiğimiz günlerde, yollarını gözlediğimiz aşı sıramın gelmesiyle gidip aşımı oldum. Bir an önce “Aşı olayım” diye pek can attığımı söyleyemem. Ben de bu ülkenin vatandaşı isem, o, gündem popüleri 65 yaş üstülerden biriysem, eğer ölmezsem, bir gün mutlaka bana da aşı sırası gelecektir diye düşündüğüm için pek de sıra bekler heyecanı yaşamıyordum.
Nitekim; hiç ummadığım, beklemediğim anda, aşı sıramın geldiğini öğrendim. Ertesi güne randevu aldım ve gidip aşımı oldum. Aşı öncesi ile aşı sonrası bende bir değişiklik oldu mu pek farkında değilim. Aşının bana, hissedebileceğim bir rahatlama verdiğini söyleyemem..
Ben, bu virüs belası ülkemizden tümüyle defolup gitmediği sürece, rahat bir yaşama dönebileceğimi asla düşünmedim, düşünemiyorum da.
Aşı konusunu kısaca irdelersek; elimizde şuan var olan aşı 13 milyon adetmiş. Şimdiye dek sağlıkçılar hariç iki milyon vatandaşımıza (ben de dahil) aşı yapılmış.
Bu arada aklımıza takılı olan; son günlerde adından söz edilen, 128 kişide görüldüğü açıklanan mutasyonlu virüsün varlığı ve başımıza bir dert açıp açmayacağıdır.
Aşı tamam da, asıl ugulamamız gereken bireysel önlemleri asla unutmayalım. Bu süreçte ben, korunmak için uygulmam gereken maske, mesafe ve temizlik önlemlerini hiç aksatmadan sürdüreceğim.
Bence bu durumda yapmamız gereken bu.
BİR TUTAM TEBESSÜM
TEMEL’İN BALIK TUTMA HİKAYESİ
Temel deniz kenarında balık tutanlar arasında oltasıyla balık tutuyormuş.
Oltasını atmış, beklemiş ve kocaman bir balık çekmiş. Balığı almış eline, iğneyi balığın ağzından nazikçe çıkarmış, balığı iyice inceledikten sonra da, uzun zamandır orada hiçbir balık tutamayanların şaşkın bakışları arasında tuttuğu balığı denize atmış.
Temel tekrar oltasını atmış, daha kocaman bir balık çekmiş, yakaladığı balığın ağzından iğneyi çıkarmış ve balığı inceledikten sonra tekrar denize atmış.
Her seferinde daha kocaman balıklar yakalamış ve tuttuğu her balığı bir süre inceledikten sonra denize atıyormuş..
Yanında balık tutanlar artık dayanamamışlar ve Temel’in yanına gelmişler.
- “Amcacığım ne yapıyorsun sen, biz saatlerdir buradayız tek bir balık bile yakalayamadık. Sen ise kocaman balıkları yakalayıp yakalayıp denize atıyorsun”.
Temel, dönmüş kalabalığa bakmış ve şöyle demiş.
- “Tuttuğum balıklar çok büyük benim işime yaramaz. Çünkü benim tavam küçük”.