Geçen hafta "ergonomik koltuğun önemi" konulu bir basın toplantısına davet aldım!
Davet geldiğinde önce yadırgadım. Bunca yıl, bu tarz bir konu içeriği ile otomotiv sektöründen hiçbir basın toplantısı daveti gelmemişti. Ama davet sahibi Opel Türkiye ve Opel Türkiye’nin yıllardır Dış İlişkiler Müdürü sıfatıyla kurumsal iletişimini sürdüren Sinan Ulusoy olunca “ne çıkacak acaba” diye merak ederek gittim.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu içerikteki bir toplantıya kimlerin geleceğini de merak ettim. “3-5 kişi toplanır” diye düşündüm. Basın toplantısına gittiğimde yaklaşık 30’u aşkın bir otomotiv medyasının toplandığını gördüm. Ben asıl bu toplantının bu kadar ilgi görmesinin nedenlerini merak ettim ve şimdi o konuda kalem oynatmak istiyorum…
“Koltuk mühendisliğini” dinlerken “iletişim mühendisliğine” tanık oldum çünkü…
Otomotiv sektöründe “basın toplantıları” ve “yansımaları” büyük önem taşır. Markalar da PR ajansları da buna çok büyük önem verirler. İşte bu aşamada o toplantıdan çıkacak “haber” aslında en önemli “olmazsa olmaz” kriterlerin başında gelir. Yani gazeteci markaya, kişiye değil “haber”e gelir aslında. Doğrusu, olması gereken de budur! Markayı, yöneticiyi, PR’cıyı seversiniz-sevmezsiniz o ayrı ama “haber” varsa gazeteci olarak gitmelisiniz… En azından biz öyle gördük, öyle yetiştik. Haberin olmadığı ortamda “hatır” girer devreye. Kimi toplantılara da biraz hatır; biraz da “haber çıkma ihtimalini severek” gideriz.
Neyse, bu kısa girişten sonra gelelim Opel Türkiye’nin “ergonomik koltuğun önemi” konulu basın toplantısına! Bu toplantı neden bu kadar çok ilgi gördü? Öncelikli kriterin “haber” olduğunu düşünmüyorum. Evet çok farklı ve değişik hiç bilmediğimiz konular paylaşıldı, çok eğitici ve eğlenceliydi ama neden bu değildi. Bence öncelikli neden “insan” faktörüydü. Adından “İnsan” çıkan Sinan Ulusoy faktörü idi bence belirleyici olan. 30’u aşan basın mensubunu oraya “koltuk mühendisliği” değil “iletişim mühendisliği” toplamıştı. Bence o “iletişim mühendisi” de Sinan Ulusoy’dan başkası değildi. Otomotiv sektöründeki iletişimcilerle gazeteciler arasında zaman zaman bazı sorunlar yaşanır. Sektör tarafındaki bazı iletişimcilerin “bize neden az oy verdin”, “karşılaştırmada neden kötüledin”, “test yazısında niye olumsuzluklardan söz ettin” gibi serzenişleri hep duyuyoruz. Bazı iletişimcilerin bu kriterlere göre lansman ve test otomobili dizayn ettiğine de tanık oluyoruz. Bizzat yaşıyoruz! Ama ben 20 yılı aşan süre zarfında Sinan Ulusoy’un kimseye bu denli bir sitemine veya yaptırımına tanık olmadım. Mesafeli bir samimiyeti, sağlam bir dünya görüşü duruşu ve konusuna olan hakimiyetiyle, Sinan Ulusoy otomotiv sektörümüzün en renkli kişiliklerinden birisi… İşte bu nedenle Opel Türkiye Dış İlişkiler Müdürü Sinan Ulusoy’u “iletişim mühendisi” olarak sınıflandırıp sektör içindeki bu “farklılığını” kaleme almak istedim. Yılda yazsam yazsam 1-2 bu tarz yazı yazarım.
Sonuç itibariyle; Sinan Ulusoy’un bu yorumları fazlasıyla hak ettiğini; Opel Türkiye için de, GM için de, PSA için de bir avantaj olduğunu düşünüyorum…